YAZARLAR

“Sıcak; daha da sıcak olacak!..”

Biden-Harris döneminde yaşanan ve son kırk yılın en yüksek enflasyonu ile tüketici fiyatlarında görülen %20 oranındaki artışın, ilk planda, Trump’ın elini güçlendireceği görüşü öne çıkmaktadır. İlaveten, geçtiğimiz hafta yaşanan piyasa çalkantısının faturasının da, Trump tarafından, Demokrat adaya fatura edilmek istendiği gözlenmektedir. Ekonomi konularında hiçbir referans ve kayıtlı icraatı olmayan eski bir adalet mensubu profili karşısında, baskın bir “başarılı girişimci-işadamı” kimliği konumlandırılmaya çalışılmaktadır. Buna karşı hamleyi; iş ile ilgili edimleri yüzünden suçlu bulunmuş Trump ve benzerleri ile başa çıkabilecek “cesur savcılık” kariyeri ile gerçekleştirmeye çalışan Harris görülmektedir. Ayrıca, seçim sonuçlarının tayininde anahtar role sahip “yedi adet salıncak eyalet” ziyaret ve mitinglerine hemen girişen ve kamuoyu yoklamalarında, şu an için, öne geçen; “görece genç yaş ve kadın olma” avantajlarını devreye almaya çalışan Harris, enerjik bir başlangıç sergilemektedir. İlk beklentilerin aksine, sahadaki kampanyasında geniş katılım ve kalabalıklar toplamayı başaran Demokrat adayın, rakibi tarafından “yapay zeka ile (sahte) kalabalık resimler üretme” ithamıyla suçlanabildiği izlenmektedir. Böylece, seçim sürecini gerecek; hakim politik söylemleri sert ve kaba platformlara çekecek; ileride seçim sonuçlarının geçerliliği konusunda sıcak tartışma-çatışma ikliminin önünü açacak bir gidişatın önü açılmış olmaktadır. Bu durumda, küresel etki ve yansımalar da, takiben devreye girecek; belki de Kasım sonrasını görece soğumuş ikliminde dahi “sıcak gün ve gündemler” yaşanma ihtimali artacaktır.

Geçmiş deneyimler, seçim sonuçları ile seçmenlerin yakın dönem ekonomik gidişatı nasıl ve ne surette değerlendirdikleri arasında kuvvetli bir bağlantı kurulabileceğine işaret etmektedir. Burada, özellikle öne çıkan faktör; son iki çeyrek içinde vatandaşların vergi sonrası gelirleri bakımından kazanç ve/veya kayıpları olup; bu kalemde, sene başına göre yarı yarıya azalan artış hızının Demokratlar lehine çalışmayacağı kestirilmektedir. Piyasalarda henüz yaşanan çalkantılar ve ön plana çıkan olası ekonomik resesyon tartışmalarının da işin cabası olduğu unutulmamalıdır. Yılın en kavurucu yaz günlerinde sıcaklığını koruyan jeo-politik gerilimler de, Ortadoğu’nun kalbinde ve Avrupa’nın kapısında halen kahredici varlığını hissettirmektedir. Olumsuz bir ekonomik tablo ve seçmen algısına rağmen kazanan tek istisnanın; 2012 seçimleri galibi Obama olduğu da hatırlatılmalıdır.

Kasım ayının ilk haftasından hemen sonra, kesinleşmiş/deklare edilmiş bir seçim sonucunun; kazanan kim olursa olsun, bir an önce ortaya çıkması, ilave risk ihtimallerinin önünü kesecektir; ancak, “bu pilavın daha çok su kaldıracağı” anlaşılmaktadır! Umudumuz; aşırı sıcak haşlama sularının etrafa (dünyanın diğer kısımlarına) taşmaması ve dibinin tutmaması, yeni yangınlara yol açmamasıdır!.

Güncel ekonomi okumalarımıza konu edeceğimiz önemli diğer başlıkları sıralayarak devam edelim:

Yukarıda sözünü ettiğimiz yakın zamanın küresel piyasa çöküşünde, hemen tüm piyasalar kayıplarını geri alırken, %6 civarında değer kaybeden ve devre kesen BIST’in henüz toparlanamadığı görülüyor. Kısa süreli bir çöküşte, son dönemde ülkeye giren sıcak paranın neredeyse dörtte birinin çıkmış ve TCMB rezervlerinden yedi milyar dolarlık alım transferi yapılmış olması, ekonomide “yumuşak karın” sendromunun zayıflatılamadığına delil kabul edilmektedir.

Epey bir süredir ifade edilen; “ asgari ücret, artık averaj (ortalama) ücret haline gelmiştir! “ yargısına dair yeni bilimsel dayanakların, Prof.Dr. Aykut Kibritçioğlu tarafından TEPAV için gerçekleştirilen “Türkiye’de Maaş ve Ücretlerin Asgari Ücrete Yakınsaması ve İlgili Gelir Dağılımı Sorunları” (*) araştırmasına konu edildiği görülüyor. Yirmi milyonu aşkın aktif ve pasif çalışan verileri esas alınarak, kamu çalışanları maaşları; akademisyen ücretleri ve emekli aylıklarının, hem asgari ücretin, hem de kişi başına GSYİH’nın da altında bir düzeye gerilediği ortaya konuluyor. Ücretli kesimin; ekonominin “ayrıştırma ilkesi” ve “marifet (kalifikasyon); iltifata tabidir!” düsturu dikkate alınarak, haksızlığa teslim edilmemesi; kayıpların telafisine gidilmesi doğru olacağı değerlendiriliyor.

Sonradan gelen veriler arasında yer alan işsizlik rakamlarının TÜİK tarafından yayınlanan Haziran ayına ait manşetler; bir artış trendine işaret ediyor. Manşetteki %0.7 oranındaki artışa karşın, geniş tanımlı işsizlik oranındaki aylık artışın beş kattan fazla bir artış oranıyla; %29.2 düzeyine ulaştığı anlaşılıyor. Böylece, çalışabilir nüfus toplamında, her üç kişiden birisinin işsiz olduğu ortaya çıkıyor. Pandemi döneminden bu yana en yüksek sayıya ulaşan geniş tanımlı işsizlik sayısının oniki milyon kişiye ulaştığı hesaplanıyor. Turizm mevsiminin hemen başında ve özellikle genç nüfus işsizliğinde görülen olumsuz gelişmeler (%17.6) ve resmi işsizlerin sadece %12’sinin ödenek alabilmesi, ayrıca dikkat çekiyor.

Merkez Bankası tarafından paylaşılan Haziran ayı ödemeler dengesi rakamlarına göre, dokuz ay sonra, yeniden cari işlemler fazlası verildiği izleniyor. Ancak, alt kırımlara dikkatle bakıldığında, bu iyileşme halinin; ekonomik durgunluk rabıtalı dinamikler (ara mal ithalatında düşüş, vb.) ve küresel emtea fiyatlarının düşmesi; artan turizm gelirleri; net hata kalemi kaynaklarına bağlı olarak ortaya çıktığı görülüyor. Cari dengenin, sürdürülebilir bir platforma taşınması/yerleşmesi bakımından henüz kalıcı bir kulvara girmediği değerlendiriliyor. “ Kırk katır mı; kırk satır mı?! ” misali, büyüme ile cari açık arasındaki zımni irtibat ve ilişkinin, ekonominin sıcak(laşan) gündemi kapsamında kalmaya devam edeceği öngörülüyor.

(*) Kibritçioğlu, A. “Türkiye’de Maaş ve Ücretlerin Asgari Ücrete Yakınsaması ve İlgili Gelir Dağılımı Sorunları”, TEPAV Tartışma Tebliğleri Serisi, No:WP202402, 21 Sayfa, 2024. www.tepav.org.tr

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu