YAZARLAR

Bir endüstri ürünleri tasarımcısından ilham veren PARÇA’lar..

Aradan yıllar geçip gittikten sonra geçenlerde bir yemekte bir araya geldik. Yanındaki sandalyede üzerinde ‘PARÇA’ yazan neon turuncu renkli tutma yerleri olan parlement mavisi ilginç bir poşet duruyordu. Hem bu poşetin hem de içindeki tasarımın kendisine ait olduğunu öğrenince haliyle merak ettim hikayesini. Ne Ayşenaz’ın akademik kariyerinin 9’uncu yılında toplamda 9 adet PARÇA ürünü ortaya çıkardığından, ne de onun “Mis-Shapes (yanlış şekiller)” adını taşıyan ilk koleksiyonundan haberim vardı.

Bir endüstri ürünleri tasarımcısından ilham veren PARÇA’lar..

Var olan formları birbiriyle birleştirip yeni formlar elde etmenin peşine düştüğünü, onarıma ve yeniden kullanıma her zaman açık olan tasarımlar ürütmekte olduğunu ve bunu yaparken de İstanbul’un Şişhane ve Karaköy semtlerine özgü malzeme, tedarik, ve üretim ağını kullandığını öğrenince yazmam gerekiyor benim bu hikayeyi dedim.

Kısacası böyle başladı bu yazı yazılmaya..

ODTÜ Endüstri Ürünleri Tasarımı bölümünde okuduktan sonra 2006’da Royal College of Art (Kraliyet Sanat Okulu) “Design Products” (Tasarım Ürünleri) bölümü’nde master yapmış Ayşenaz (Toker). ODTÜ’de çok iyi ama son derece teknik bir öğrenim görmüş; ama gönlünde hep daha küçük, kendisinin de üretime dahil olacağı bir ölçekte çalışmak varmış. Hatta ODTÜ’de mezuniyet projesinde çamaşır makinalarının ve küçük ev aletlerinin arasında ilk ayakkabı yapan kendisiymiş..

Royal College of Art’daki mezuniyet projesinde Türkiye’deki zanaat üretimine odaklanıp, bu üretim yöntemi ile daha güncel bir dilde konuşan ürünler tasarlamak istemiş. Ankara Kale bölgesinde tepsi üreten bakır zanaatkarlarla çalışıp bir tabure yapmış. Beykoz’da bir cam üfleme fabrikasında ustalarla çalışıp modern Çeşm-i Bülbül ürünler tasarlamış.

Bir endüstri ürünleri tasarımcısından ilham veren PARÇA’lar..

Tanınmış endüstriyel ve mimari tasarımcı, sanatçı Ron Arad, Royal College of Art, Design Products bölümünde bölüm başkanlarıymış. Buranın daha açık uçlu ve pratik araştırmaya dayanan farklı bir tasarım bakış açısı sunmuş olduğunu söylerken bana Ron Arad’ın bölümleri hakkında şöyle dediğini anlatıyor;

“son derece ‘istihdam edilebilir’ insanları alıp, neyle ilgileniyorlarsa orada hızlandırıp, kendi sorularını sordurup, “istihdam edilemez” bir şekilde mezun ediyoruz..”

**

Mezun olduktan sonra ise bir müddet Londra’nın meşhur ürün ve mekan tasarımcılarından Faye Toogood ile ürün tasarımlarından sorumlu olarak çalışmış. Ama bir yerden sonra çalışmalarına Türkiye’de devam edebilmek için geri dönüş yapmış. O sırada İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü’nde Can Altay ve Aslı Kıyak İngin Şişhane bölgesinde bulunan aydınlatma ve metal atölyelerini, oradaki ustaları ve onların zanaat bilgisini ve potansiyelini endüstriyel tasarım eğitimine entegre eden bir stüdyo üzerinde çalışıyorlarmış. Bu sürece, bu Bilgi Üniversitesi hocalarının arasına Ayşenaz da dahil olmuş ve böylece Şişhane bölgesi ile tanışmış, 2015 yılıymış.

O günlerde hocalar Şişhane bölgesinde atölyelerde gezerken, öğrenciler de yanlarında çalıştıkları ustalarından öğrendiği zanaat bilgisiyle birebir ürünler üretmeye çalışırmış. Tasarım öğrencilerini Şişhane’deki zanaat atölyelerinde “çırak” olarak çalıştırdıkları o günleri anlatırken; “Ustalarda formal eğitimin ulaşamadığı çok zengin bir yapma bilgisi var, bunu bir şekilde formal eğitime adapte etmekti amacımız.” diye bilgi veriyor bana bir yandan..

Karaköy çevresinde ise eskiden daha aktif olarak işleyen liman sebebiyle, şehrin göbeğinde bir makina-hırdavat tedarikçileri ve üreticileri ağı oluşmuş zaman içinde. (Anadolu’dan makinaları için parça almaya gelenlerin Haydarpaşa’dan kolayca gelebildikleri bu yer, tekne parçalarını tamir ettirmek isteyenlerin uğrak noktasıymış). İnşaat çivisinden balıkçı ağına, makina parçalarından kapı koluna, 6m’lik alüminyum borulardan 2. el fayanslara, burada her şeyi bulmak mümkünmüş.

Şişhane ise aydınlatma elemanları ile meşhurmuş. El ve kol emeği ile çalışan pirinç sıvama atölyeleri, metal ustaları, boya ve kaplama atölyeleri, aydınlatma elemanları satan dükkanların hemen arkasındaki sokaklardaymış..

Bu nedenle “Karaköy Perşembe Pazarı ve Galata kulesinin çevresi bir turist olarak gezince harika, tasarımcı olarak gezince ise cennet gibi bir yer..” diyor Ayşenaz bu farklı açıyı anlatırken bana.. Çünkü bu gibi küçük ölçekli atölyeler ve tedarikçilerin şehrin içinde ve de ulaşılır olması, artık batıda pek rastlanmayan bir durummuş.

Uzun lafın kısası bu sayede çok sık gidip gelmiş buralara Ayşenaz, gide gele de epey tanıdık edinmiş.. Hırdavatçılar çarşısına “..belki ilginç bir zevk ama çok gezmeye giderim. Hep de sağdan soldan güzel şeyler alırım… kauçukçu dükkanından makina titreşimini azaltan silindir tıpa, metal fireleri, yay parçaları, alüminyum profiller.. Zaman içinde garip şeylerle doldu stüdyom. Etrafta biriktirdiğim parçalarla oynamaya başladım bir yerden sonra. Şurasında delik açayım da şunu tutturayım, ay bu mavi sarıyla ne güzel oluyor, bu vidanın tipi ne kadar tatlı diye diye bir baktım kendi atölyemde Mis-Shapes’in ilk prototiplerini yapmaya başlamışım..”

Parçaları Karaköy ve Şişhane’de yaptırıyor sonra oradan alıp atölyesinde kendisi manipüle ediyor ardından da elle birleştiriyormuş. İşte ‘PARÇA’ adını taşıyan markası böyle doğmuş..

“..milletin dünyanın öbür ucundan turist olarak gittiği yere ben iş için, ustalarla üretim için gidiyorum ve bu inanılmaz şanslı bir durum..” diyerek anlatıyor bana buraları.. Beraber çalıştığı ustalar için ise “..çok iyiler. Lokman ustanın kedisini sevip çayını içiyorum her gittiğimde (burada çay hala 3 lira !). Düzenli İş Hanı’nın Haliç manzaralı terasında polisaj yapıyorum mesela. Bu da Karaköy’e özgü bir durum. Küçük ölçekli üretim yapmaya olanak sağlıyor. Bir fabrikaya gitseniz bana 5 tane şundan yapar mısınız deseniz, ilgilenmezler haklı olarak. Ama burada işler farklı yürüyor..” cümlelerini kuruyor bana.

İstanbul’a özgü kentsel formların ise bu durumla fevkalade ilişkili ve de çok zengin olduğunu anlatırken kentsel ölçekte insanların etraftaki malzemeleri kullanarak bir sorunu çözmesi gibi durumları bir süredir kayda geçirdiğini söylüyor ve de bunlara şöyle bir örnek veriyor;

“Mesela park yeri tutmak için, o an etrafta ne varsa, dükkan ne satıyorsa yan yana üst üste konulan malzemelerden eşyalardan parçalardan oluşan yapılar baya enstelasyon gibi ! Ya da 4 tuğlanın üzerine konulmuş bir ahşap parçasından yapılmış bir bank. Kent sakinlerinin, etraftaki malzeme, atık ve parçalarla oluşturdukları katılımcı ve tesadüfi görsel dili çok dinamik, sürekli değişiyor. Ama benim için görsel değerinin yanı sıra, tavır olarak da çok ilham verici.”

Bir endüstri ürünleri tasarımcısından ilham veren PARÇA’lar..

İşte kendi ürünlerini tam da böyle düşünerek tasarlamış Ayşenaz. Uzun yıllar kullanılabilecek, dayanıklı malzemelerden basit geometrileri olan, farklı fonksiyonları olabilecek açık uçlu parçaları, demonte edilebilecek şekilde böyle bir araya getirmiş. Kendisinin anlatımıyla;

“insanların malzemelerde tanımı dışında bir kapasite görmesi, örneğin ahşap kalası sadece ahşap kalas olarak kabul etmeyip, boyu sayesinde yatay koyup biraz da yükseltip yer tutma kapasitesinden faydalanması veya iki saksının ortasına koyarak oturabilme kapasitesini açığa çıkarması gibi..” bir ilhamdan doğmuş kısacası PARÇA adını taşıyan markası.

Akademik kariyerinin tam 9’uncu yılında toplamda 9 adet PARÇA ürünü işte böyle, yoğun emek ve çalışma sonucu ortaya çıkmış. ‘Mis-Shapes (yanlış şekiller)’ adını taşıyan ilk koleksiyonunda ise normalde detaylı teknik çizimler sonrası ulaştığı etaba önce fikre ve malzemeye karar verip, tasarımlar üzerinde çalışarak ulaşmış.

Yani bu ürünler başka bir amaç ve fonksiyon için üretilen parçaların, bağlamları ve kullanım alanları değiştirilmiş bir biçimde gördüğümüz ürünler. Örneğin kase olarak kullanılan pirinç elemanlar aslında içine ampul konulan avize, aplik, abajur gibi lamba parçalarının ters çevrilerek kase veya tabak haline getirilmesinden oluşuyor. Tasarımlarda yer alan kauçuk ayaklar ise, aslında iş makinesi ayaklarına veya vapurlardaki bankların altına titreşimi engellesin diye geçirilen kauçuklardan geliyor. Siyah topçuklar ise tutuşu kolay olsun diye makine kollarının uçlarına takılan topçukların birebir aynısı. PARÇA markasının bir nevi imzası niteliğindeki 8 milimetrelik mavi pleksiglas malzemesi ise Şişhane’deki pleksiglas atölyelerinde, o çevrede testere, matkap kullanan atölyelerin makinalarında siperlik, koruma olarak kullanmak için her zaman bulunan pleksiglaslardan geliyor. Bu pleksiglasların rengi ise mavi ve hep mavi çünkü bu atölyelerde kullanılan pleksiglaslar da hep mavi..

Ne hoş değil mi?

Yaratıcılığı temel alarak, var olanı yeniden kurgulayan ve de her ne olursa olsun hayallerinin peşinde koşmaktan vazgeçmeyen insanlara gerçekten hayranım..

Odunpazarı Modern Müzesi – OMM (https://www.ommshop.art/) ve (https://www.parca-parca.com) adreslerinden ulaşabileceğiniz PARÇA İstanbul’un Şişhane ve Karaköy semtlerine özgü malzeme, tedarik, ve üretim ağını uygulayarak tasarlanan 9 adet pirinç kase ve kutudan oluşuyor. Günlük hayatı saran nesneler ve şeyleri bir araya toplamayı hedefleyen el işçiliği ile Ayşenaz Toker tarafından üretilmiş olan bu tasarımların en büyük özelliği ise onarıma ve yeniden kullanıma her zaman açık olması..

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu