YAZARLAR

Üçüncü çeyrek başlarken..

Merkez Bankası; Mart ayında %50 manşetine taşıdığı gösterge faizine üçüncü ay da “dokunmayarak”, parasal politikalar kulvarında “bekle-gör” modunda kalmaya devam etti. Kararı takiben açıklanan makro-ekonomik ihtiyati tedbirler kulvarı açık bırakılmakla beraber, yakın vadede, Merkez’in inisiyatif alma cephesinde muhafazakar davranacağı öngörülüyor. Ancak, piyasaları yönlendirme işinin daha etkin yürütülebilmesi için “daha kapsamlı ve vizyoner (öngörücü-zenginleştirici) sözlü/sözsüz iletişim sağlama” ihtiyacının gereğine de uzak durulmaması gerekiyor. Karar metinlerinin daha oylumlu ve gerçekçi düzeye taşınma ihtiyacına ilaveten, Akçay Hoca’ nın aylar önce ifade ettiği; “kopan politika faizi/kur/enflasyon linklerinin yeniden ihdas edilmesi ve oksimoron merkez bankacılık zihniyetine karşı vaziyet etme” eksenlerinde gelinen noktanın paylaşılması icap ediyor. Son günlerde, vergi ve benzeri başlıkların ön plana çıkmış olması, Merkez Bankası ve parasal politikaları bir nebze perde gerisine çekmekle birlikte, sahneden aşağıya indirmeyecek; keskin projektörlerin altından geriye itmeyecektir!

G7 (Gelişmiş Yedi) öncülüğünde ve OECD bünyesinde 1989 yılında kurulan FATF (Mali Eylem Görev Gücü) mekanizmasına Türkiye 1991 Eylülünde katılmıştı. Halen 39 üyeye sahip FATF; 190’ dan fazla ülkeyi, karapara izleme eksenli çalışmalarına konu etmekte; “arttırılmış gözetim süreci/sıkılaştırılmış takip” prosedürü dahiline aldığı ülkelerin yer aldığı Gri Liste uygulamasını sürdürmektedir. Kara para aklama ve terörizmin finansmanı temaları ön planda yer almakla birlikte, seksen yıllık yerleşik küresel nizamın kurucu ve banileri tarafından “sistemin kontrolünü elde tutma” amaç ile arzusunun da, işin bir başka yönü olduğu ıskalanmamalıdır. Türkiye ilk kez, 2011 yılında listeye dahil edilmiş; gerekli düzenlemelerin üç yıl zarfında yerine getirilmesiyle birlikte, 2014’de Gri Liste harici bırakılmıştı. Ağırlıkla “varlık barışı” gibi gelişmelerin ifade edildiği bir süreçte, ülkemizin 2021 yılında, Ürdün ve Mali ile birlikte yeniden liste uygulamasına dahil edildiği görülmüştü. Şimdi, kripto varlıklar ile ilgili yasal düzenlemenin, adeta son dakikada gerçekleştirilmesi tahtında, Türkiye’ nin yeniden liste ve sıkılaştırılmış takip süreçlerinin dışına çıkarılması kararı açıklanmıştır.

Türkiye’nin artık hariçte olduğu FATF Gri Listesinde aralarında Bulgaristan’dan; Monako’ya, Güney Afrika’dan; Vietnam’a; Nijerya’dan; Hırvatistan’a kadar uzanan yirmibir ülke yer almaktadır. Farklı rejim ve gelişmişlik klasmanlarında bulunan bu ülkeler de dahil olmak üzere, mevcut sistemde yer almak ve “ciddi oyuncu” kimliğine ulaşmak bakımından “oyunu kurallarına göre oynama” zarureti ortaya çıkmaktadır. Sunduğu büyük potansiyel ve sağladığı yüksek kazanç oranları ile ön plana çıkan ülkemiz önünde engelleyici/ket vurucu bir engel ortadan şimdi kalkmış olmaktadır. Ancak, dışsal etki ile gerçekleşen bu düzeltici-geliştirici düzenlemelerin, pro-aktif bir yaklaşım temelinde, kendi eko-politik mimari ve akışımıza kazandırılması, bir başka deyişle, içselleştirilmesi işine özen gösterilmelidir.

Gri Liste engeli ile birlikte, en az iki derecelendirme kuruluşunun Türkiye’yi; “yatırım yapılabilir ülke” kademesine yükseltmesi ekseninde, ülke yatırım fonları ve yabancı emeklilik fonlarının ülkemize fiilen girişleri önündeki idari-kendi yönetmeliklerinden kaynaklanan sınırlamalar da bertaraf edilmiş olacaktır. Önde gelen üç derecelendirme kuruluşu arasında en yakın tarihli (19 Temmuz) toplantı tarihi olan Moody’s tarafından hemen yapılan olumlu açıklama, diğerlerine (S&P ve Fitch) ve daha yüksek tempolu/kademeli kararlara yol açması beklentilerini destekleyici etki doğurmuştur.

Uygulanan yeni ekonomi programının ikinci aşamasını temsil ettiği belirtilen Dezenflasyon Sürecinin ilk ayına ilişkin Haziran enflasyonu rakamları şimdiden mercek altındadır. Geçtiğimiz yılın görece yüksek manşetleri etkisi ile devreye gireceği bilinen aşağı yönlü baz etkisinin herhangi bir rahatlama ve temelsiz iyimserliğe kapı açmasına karşı, her zamankinden fazla kararlı ve tedbirli olmakta fayda vardır. Nitekim, geçtiğimiz yılın rekor düzeydeki Temmuz (9.49) ve Ağustos (9.09) manşetleri göz önüne alındığında, baz etkisinin olumlu dokunuş ve rakamsal kozmetik etkisinin, önümüzdeki üçüncü çeyreklik dönemin tamamında hakim olacağı ortadadır.

Haftanın son gününde TÜİK tarafından paylaşılan “Sektörel Enflasyon Beklentileri” çalışmasına dikkat çekilmelidir. Buna göre, enflasyon algısının nasıl ve ne surette farklılaştığı olgusuna ait tespit ve ileri çalışmalar için fırsat bulunmakta; “herkesin enflasyonu kendine göre!” yargısına yeni deliller sunulmaktadır. Nitekim, piyasa katılımcıları tarafından %31.79 ortalaması ile tahmin edilen yılsonu enflasyonu; reel sektör kesimince % 56.2 olarak paylaşılırken, hanehalkı/vatandaş beklentisine göre %71.49 manşetine yükseldiği görülmektedir. Üstelik, TCMB Piyasa Beklenti Anketi sonuçlarının daha farklı oranları ifade ettiği de bilinmektedir. Gene, TÜİK tarafından açıklanan ve maaşlar kadar temel bir kısım yönetilen ve yönlendirilen fiyatlar bakımından gösterge niteliğinde olan Yurtiçi Üretici Fiyat Endeksi (Yurt-içi ÜFE) kulvarında, zaten ilk beş ayda %17.87 düzeyine ulaşılmış bulunduğu düşünülürse, enflasyondaki katılık ve yapışkanlık karakteristiklerinin kırılamadığı, bir kere daha dikkatleri çekmektedir. Ekonomi ve enflasyon bileşiminde ağırlığı artan Hizmetler kesimine bakıldığında, Hizmet ÜFE rakamının; ilk beş ayda %31.01 toplamına ulaşarak, genel manşetin neredeyse iki katı arttığı görülmektedir. Pazartesi günü açıklanacak öncü rakamların ( İTO İstanbul Ücretliler Endeksi, TZOB Tarla-Market Rafı Endeksi, vd.) bu kez daha büyük bir merakla ve daha yakından irdeleneceği anlaşılmaktadır.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu