Türkiye’nin konuştuğu tecavüz davasında sanık avukatından açıklama
Sultanbeyli’de 13 yaşındaki kız çocuğuna 15 kişinin tecavüz ettiğine ilişkin davada sanık avukatı Gülsün Doygun, olayın 2010-13 yıllarında yaşandığını ve Adli Tıp raporunda tecavüz bulgusuna rastlanmadığını söyledi.
ensonhaber.com
Türkiye’nin gündeminde yine bir tecavüz davası var.
Bu hassas davada, Sultanbeyli’de bir okulda 13 yaşındaki bir kız çocuğuna 15 kişi tarafından tecavüz edildiği iddiası üzerine günlerdir tartışmalar sürüyor.
Davam kamuoyunun gündemine oturmuşken sanık avukatlarından Avukat Gülsün Doygun açıklamalarda bulundu.
“Olay bugün yaşanmış gibi anlatılıyor”
Davanın 2013’te başladığını, olayın sanki çok yakın bir zamanda yaşanmış gibi lanse esilerek kamuoyunun yanıltıldığını belirten Doygun iddialara cevap verdi.
Doygun, “2010-2013 yılında Sultanbeyli’deki bir okulda, 8. sınıf öğrencisi A.A’ya 15 kişi tarafından tecavüz edildiği iddiası ile açılan dava devam ediyor. Davanın yargılaması 07.04.2013 tarihinden beri devam etmektedir.
Ancak kamu oyuna iddia edilen olaylar şimdi meydana gelmiş gibi yansıtılmış ve kamu oyu bu hususta da yanıltılmıştır.Kamu oyuna şuan 13 yaşında çocuk gibi gösterilen A.A 27 yaşındadır ve evlidir.” dedi.
“Adli Tıp raporunda tecavüz bulgusu yok”
“Adli Tıp Raporuna göre tecavüz bulgusuna rastlanmadığı daha soruşturmanın başında tespit edilmiştir.” Diyen Doygun, sözlerine şöyle devam etti:
“Dosyada A.A.’nın beyanları, kendisinin 15 kişi tarafından; 2010 Ekim ayından 2013 Mart ayına kadar şantaj ve tehditle tecavüze uğradığı şeklindedir. A.A., iddia edilen tecavüz olayları ile ilgili 07.04.2013 tarihinde, abisinin, A.A’nın telefonundaki mesajları görmesi üzerine, aralarında tartışma çıkmış ve abisinin kendisine tokat atması üzerine A.A emniyete müracaat etmiş ve tecavüz iddiaları bu şekilde ortaya atılmıştır.
İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığınca; A.A; Adli Tıp Kurumuna sevk edilmiş; tecavüz iddiaları ile ilgili muayenesi yapılan; A.A’nın; tecavüze uğradığına dair tıbbi delillerin olmadığı tespit edilmiştir. Adli Tıp Kurumu’nun; 08.04.2013 tarihli raporuna göre; “müştekinin bakire olduğu ve akut fiili livatanın tıbbi delillerinden olan mühür tarzında ekimoz, kanamalı fissür gibi bulguların bulunmadığı akut fiili livatanın tıbbı delillerinin olmadığı” tespit edilmiştir.
Somut ve bilimsel delil olan Adli Tıp Kurumu’nun raporu çerçevesinde A.A’nın tecavüze uğramadığı tespit edilmiş olmasından dolayı; sanıklar Fatih Akman ve Ali Kılıçcı’nın müdafiliğini üstlendim.”
Avukatın sosyal medyada tartışılan ‘etek boyu’ sorusu
Sanıklardan Fatih Akman ve Ali Kılıçcı’nın avukatı, Av. Gülsün Doygun, kendisi ve dava ile ilgili sosyal medyada ve kamuoyunda ortaya atılan iddialara cevap verdi.
Duruşmada yargılamaya konu olayın maddi gerçeğinin ortaya çıkarılması için A.A’ya soru yöneltmek istediğini söyleyen Doygun, “Sormak istediğim soru ile ilgili maksadım yanlış anlaşılmış ve olay basın gündemine bu şekilde yansıtılmıştır.” dedi.
Doygun sözlerine şöyle devam etti:
Her şeyden önce etek boyu sorusu 13 yaşında bir kız çocuğuna sorulmuş değildir. 13 yaşında bir kız çocuğuna böyle bir sorunun yöneltilemeyeceği konusunda herkesten daha çok idrak ve hassasiyet sahibi olduğumuda kamuoyuna saygıyla bildiririm. Bu soru 27 yaşında olan A.A’ya 18.04.2024 tarihindeki duruşmada sorulmuştur.
Yargılamaya konu dosyada 15 kişi tarafından şantaj, tehdit ve tecavüze uğradığını iddia eden (A.A.),’nın Adli Tıp Kurumu raporunda tecavüz bulgusuna rastlanmadığı tespit edilmiştir.
“Okul yönetimi ve arkadaşlarıyla görüştüm”
A.A’nın tecavüz iddiaları ile ilgili beyanlarının çelişkili ve inandırıcılıktan uzak olması sebebiyle o dönemde eğitim gördüğü okul öğretmeleri ve bayan sınıf arkadaşlarına ulaşıp A.A’nın iddiaları ile ilgili görüşme gereği duydum.
18.04.2024 tarihli duruşmadan birkaç gün önce okul öğretmeni ve sınıf arkadaşlarına ulaştım ve görüştüm.Zira A.A ifadelerinde bir kısım tecavüz olaylarının eğitim gördüğü okulun sınıfında meydana geldiğini ileri sürmüştür.
“Etek boyu tarafından öğretmenleri tarafından uyarılmıştır”
Okul öğretmeni ve samimi olduğu bayan sınıf arkadaşlarına, o dönemde (2010 yılında) A.A.’nın okuldaki hal ve davranışlarında, üzgünlük, içine kapanıklık veya tecavüze maruz kalan bir insanın yaşadığı ruh hali yansımalarının olup, olmadığını sordum.
Okul öğretmeni H.K. öyle bir yansımanın olmadığını; olsa zaten duruma müdahale edeceklerini ifade etti. A.A. ile yakın ve samimi ilişkileri olan bayan sınıf arkadaşları A.Y. ve G.T., A.A.’nın o dönemde ruh halinde, hal ve davranışlarında tecavüze maruz kaldığına dair bir yansımanın olmadığını; hatta A.A.’nın bazı davranışları ve okul forması olan etek boyunu kısaltması nedeniyle öğretmenlerinin sık sık ikazlarına maruz kaldığını beyan etmişlerdir.
“Mahkemenin bu hususa dikkatini çekmek istediğim için”
Duruşmada; A.A’nın okuldaki hal ve davranışlarında tecavüz iddialarına ilişkin bir yansımanın olmadığına ve mahkemenin bu hususa dikkatini çekmek istediğim için, yani ‘okul öğretmenlerinin etek boyunu kısaltmaması ve daha usturuplu davranması ile ilgili uyarıları var mı’ sorusunu sordum.
A.A’nın, tecavüz iddialarına rağmen o dönemde; iddia edilen tecavüz olaylarına ilişkin hal ve davranışlarına yansıyan olumsuz bir durumun olmadığını ispat bakımından 18.04.2024 tarihindeki duruşmada şu an 27 yaşında olan A.A ya yönelttiğim soru; maalesef başka boyutlara vardırılmış; bu soruyu sanki ben 13 yaşındaki bir kız çocuğuna başka bir maksatla sormuşum gibi lanse edilerek şahsım, mesleğim, ailem hak etmediğim, çok yoğun ve acımasız saldırıların odağı haline getirilmiştir.
Gülsün Doygun olarak insanları; ne giyim kuşamlarına ne cinsiyetlerine ne inançlarına ne mesleklerine ne de mensup oldukları kurum ve kuruluşlara göre yargılamam ve asla öyle bir bakış açısına da sahip değilimdir. Kaldıki insani bir bakış açısıda zaten bunu gerektirir.
Hakkımda korkunç bir karalama politikası yürütüldü A.A’yı tehdit ettiğim iddiası asılsız ve korkunç bir iftiradır.”
“Sanık avukatı olmama rağmen ailenin haberleri engellemesi için yardımcı oldum”
Av. Gülsün Doygun, davanın katılanı A.A.’yı tehdit iddialarına ilişkin de şunları ifade etti:
Yargılamaya konu olayın katılanı, A.A şu an 27 yaşında olup, evlidir. A.A. ve ailesi 14 yıl sonra yargılamaya konu olayın haber yapılması ile ilgili rahatsızlık duymuş ve konunun haber yapılmasını istememişlerdir.
13 Mayıs 2024 tarihinde yargılamaya konu olayın haber yapılması ile ilgili rahatsızlıklarına vakıf oldum, katılanın annesi ile birlikte haberin yapılmaması ile ilgili gün boyu yoğun telefon trafiği yaparak, haberi yapan basın görevlisi ve haberi yapan kurumun yetkilisi ile görüştük, ricada bulunduk.
Haberi yapan kurumun yetkilisi, haber konusunda katılanın ailesinin hassasiyeti nedeniyle haberlerin görsel basında yayınlamayacağını tarafıma bildirdi.
14.05.2024 tarihinde de haberin sosyal medyada paylaşılmaya devam etmesi nedeni ile aynı gün A.A ve eşi ile birlikte haberle ilgili erişim engeli müracaatı için İstanbul Anadolu Adliyesinde görüştük. A.A ve tarafımca habere erişim engeli getirilmesi ile ilgili ayrı ayrı Sulh Ceza Hakimliği’ne müracaatta bulunuldu.Sanık müdafi olmama rağmen sadece insani mülahazalarla; A.A ve annesine bu süreçte yardımcı olmama rağmen; A.A’nın ad ve soyadlarını kamuoyunda paylaşacağım yönünde tehdit ettiğime dair iddialar akıl almaz ve korkunç bir iftiradır.
Bir kadın ve anne olarak onuruma, şerefime, kişiliğime, mesleğime yapılan bu saldırılar nedeni ile çok derin bir üzüntü içerisindeyim. Bu korkunç iddiaların kesinlikle doğru olmadığını; olayların, özü ve esası çarpıtılarak hakkımda korkunç bir karalama politikası yürütüldüğünü kamuoyuna saygı ile bildiririm.