YAZARLAR

Kötü ile daha kötü arasında seçim yapmak

Biden ve Trump televizyonda karşılaştılar. Formatın İngilizcesi “debate”, Türkçesi “çekişme.”

Onlar için bu siyasal iletişim yöntemi o kadar önemli ki, “Başkanlık Tartışmaları” komisyonları bile var. Tartışmanın zamanını, kanalını, kuralını, sunucusunu, yöntemini belirliyor.

Önemi, sandığa gitme oranlarının çok düşük olmasından kaynaklanıyor. Katılımı yüzde 50’nin üzerinde tutmak için denemedikleri yol yok.

TV çekişmeleri de “at yarışı /horse race” hissi oluşturarak sandığa gitmeyi teşvik için var.

Sandığa ilgisizlik, sorun olmadığından değil, sorunu siyasetçilerin çözeceğine inanmadıklarından kaynaklanıyor.

Çekişme performansı, seçim sonuçlarını etkiliyor. Favori Nixon’ın kötü performansı, Kennedy’ye kazandırdı. Dukakis de Bush karşısında bu nedenle kaybetti.

(Bizdeki Kılıçdaroğlu- Gökçek çekişmesini hatırlayın.)

Ekranda çekişme sürerken, kamuoyu araştırması yapıyorlar. Biden’ın performansı, yüzde 30’la yerlerde. Trump’ı destekleyenler ise “söylediklerinin yüzde 70’i yalandı” demişler Trump için.

Karşılıklı hakaretler, suçlamalar, bel altı vuruşlar.

Trump, “Çin, Rusya devlet başkanları senden korkmuyor” diyerek, ABD yönetiminin “korkuya dayalı” bilinç altını açık etti.

Peki, dünyanın süper gücünün seçmenleri, neden kötü ile daha kötü arasında seçim yapmak zorunda kalıyorlar?

Seçmen tepkisini, sandığa gitmeyerek koyuyor aslında. Sorun, ABD siyasetinin finansmanında. İsrail sermayesinin gücü tam da buradan.

Ülkede, “Para çoğaldıkça demokrasimiz ucuzluyor” itirazları yükseliyor.

Arda da yetenek mezarlığında yatmasın

EURO 2024’te, milli maçtan çok Arda Güler’i konuşuyoruz. Futbolu onun sırtına yükledik.

Real Madrid’de oynamayı başardı ya, hepimizi taşır sanıyoruz.

Daha önce kaç futbolcumuz dünya kulüplerinde oynama başarısı yakaladı? Epeyce var.

Kaçı efsane oldu? Hiçbiri.

Bizim üstün yeteneklerimiz var, efsanemiz yok. Başarımız var, markamız yok.

Sporcu başarılı olunca babasının, menajerin, medyanın, vizyonsuz iletişimcinin ellerinde heba oluyor. Ondan para kazanma derdine düşmekten, ona ne yaptıklarını düşünmüyorlar.

Arda efsane olabilir. İyi yönetilmesi şart ve mümkün.

Sporcuda tutku, yetenek varsa, kumaşı iyiyse onu zirveye taşımak için iletişim aklı gerekiyor. Ronaldo, Messi öyle efsaneleşti çünkü.

Gençlerbirliği’nde top toplayıcılığı yapan minicik bir çocukken, Arda’yı farklı yapan tutkusuydu.

Real Madrid’deki hocasının “Top, Arda’yı seviyor” demesi ondan.

Babasının, Arda’nın elinden tutup İstanbul’a götürmesi de o tutkudan.

Sonrası alın teri, çokça emek.

Kafası karışıyor, karıştırılıyor şimdi. Futbolun akbabaları etlerini çekiştiriyor.

Yanlış tavırlar, yanlış cümleler kurmasına sebep oluyorlar. Kendi yarattığı sihri, kendisi bozuyor.

Hiç fark ettiniz mi, milli maçlardaki yalnızlığını?

Kimse ona içtenlikle sarılmıyor. Sarılmak için o koşuyor herkesin ardından. Cumhurbaşkanı Erdoğan futbolcularla konuşurken, telefonu ona da vermiyorlar mesela.

Hak ettiğini kendi almak zorunda kalan, tipik bir Ankara bebesi.

Evlatlarının başını yiyen hoyratlıktan çıkamıyor spor dünyamız. Sıra sıra yatıyor çocuklarımız yetenekli gençler mezarlığında.

AKLIMDA KALAN

Mansur Yavaş’ın iletişim aklının istifası: Mansur Yavaş, iletişimi zor yönetilecek biridir. Konuşmaz, ekrana çıkmayı pek sevmez. Gazetecilerle sohbet etmez. Buna rağmen kendisiyle ilgili hep iyi haberler yapılsın ister. İletişim sorumlusu M. Volkan Gültekin’in işi zordu. Yavaş’ın kampanyalarını yürüttü. Geride durup orkestra şefliği yaptı. Önceki gün işi bıraktı. Uzun zamandır yaşananların birikintisi. Sorunsuz işleyen ekip bozulunca, sihrin de bozulacağına inanırım.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu