YAZARLAR

İstanbul’un seslerinin peşinde

Tek bir kare görmeden duyduğumuz sesle yolumuz belli oluyor: “Konfüçyus der ki yeni gittiğiniz bir yerdeki kültürü, derinlikleri, sığlıkları anlamak için o yerin müziğini dinleyin. Müziğini dinlediğinizde o yerle ilgili her şeyi anlayacaksınız”.

Sonra mavi sular düşüyor perdeye. Boğazdan vapurla geçerken gördüğünüz denizin köpükleri olduğunu anlıyorsunuz bir şekilde. Konfüçyus haklı, İstanbul size sırlarını açmaya başladı bile. 90’larda İstiklal Caddesi’nin, sokağın müziğinin simgelerinden olan Siya Siyabend’den Bizon Murat anlatmaya devam ederken Boğaz Köprüsü’nü görüyoruz: “İstanbul var ya, 72 milletin geçtiği bir köprü”. Biz de bu köprüden şarkılarla geçeceğiz şimdi.

“İstanbul Hatırası: Köprüyü Geçmek” (Crossing the Bridge: The Sound of Istanbul) “Duvara Karşı” ile kalbimize bir derin bir sızı bırakan hemen ondan sonra Fatih Akın’ın bu şehre, bu şehrin seslerine yazdığı bir aşk mektubu gibiydi. Üzerinden 20 yıl geçtiğine inanmak ne kadar zor.

İstanbul’a gelip Büyük Londra Oteli’ne yerleşen Alman müzisyen Alexander Hacke ile beraber çıkıyoruz yola. “Duvara Karşı”nın müziklerini yaparken İstanbul’la tanışıp büyülenen Hacke, bu kez şehrin seslerini yakalayıp gizemini çözmek niyetinde. BaBa Zula ile başlıyor işe ve onları Boğaz’da bir teknede çalarken kayda alacağını zannederken kendisini grubun basçısı olarak buluyor.

Filmin baş aktörlerinden biri tabii ki müziğin de eğlencenin de kalbinin attığı Beyoğlu. İstiklal Caddesi. Mojo’lar, Roxy’ler, 20 yıl öncenin Duman grubu, baş döndüren bir “Bu şehir için ölmeye değer” performansı. Elbette Babylon, Replikas. Onların ‘kafasını açan’ adam Erkin Koray… Böyle böyle her ilmek bir diğerine bağlanarak devam ediyor İstanbul’un ses haritası. Bir yanda hip-hop, Ceza, Ayben, bir yanda Mercan Dede, bir yanda Selim Sesler ve Brenna MacCrimmon’dan nefis bir “Penceresi Yola Karşı” yorumu.

Selim Sesler ile birlikte Keşan’a uzatıyor yolunu Alexander Hacke, Roman müziği, sokak düğünü olmadan olur mu? Sonra Siya Siyabend, ‘hemzemin oluşundan dolayı insanları birleştiren’ sokak müziği. Aynur Doğan’ın nefes kesen “Ahmedo” yorumu ve bugün bu toprakların bütün seslerine, bütün dillerine, bütün kültürlerine ulaşabiliyorsak bunda en önemli pay sahibi olan Hasan Saltık.

Yavaş yavaş sona geliyoruz. Arabesk, pop ve klasik Türk müziği üç özel kayıtla yerini bulacak filmde. Orhan Gencebay’dan “Hatasız Kul Olmaz”, Müzeyyen Senar’dan “Haydar Haydar”, Sezen Aksu’dan “İstanbul Hatırası” dinleyeceğiz. “Bir yerinde altın yaldızlı tarih ve yazı”, ne güzel bir son söz.

Fatih Akın geçen hafta bu mücevher gibi filmin 20. yılı şerefine İstanbul’a geldi. Babylon’un yerinde artık Blind var, orada bir partiyle kutladı filminin yaş gününü ve 4k kalitesinde yenilenmiş versiyonuyla MUBI’de seyirciyle buluşmasını. Sahnede BaBa Zula ve ardından Gaye Su Akyol. O zamanın Beyoğlu geceleri gibi bir geceydi. Film, haziran ayında Başka Sinema salonlarında özel gösterimler yaptı. Bunların devam etmesini, bu çok özel filmi sinema salonunda izleme imkânının ara sıra yeniden yaratılmasını dileyerek bitirelim sözü. En başa, Konfüçyus’a dönersek, bu şehrin kültürünü hatırlamak / tanımak / anlamak için buna ihtiyacımız var.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu