FETÖ çatı iddianamesinde elebaşı…
“Mantıktan uzak, akla hayale gelmez, ütopik, uçuk kaçık şeyleri din adamı kisvesiyle anlatmaktadır.” “PR çalışmasına alet edilmiş bir sahtekar kahraman olarak insanların karşısına çıkarılmıştır.” Bu tespitler FETÖ çatı iddianamesinde örgüt elebaşı Fetullah Gülen’i tanımlamak için yapıldı.
FETÖ elebaşı Fetullah Gülen, Amerika Birleşik Devletleri’nde 83 yaşında öldü. 7 Şubat MİT krizi, 17-25 Aralık emniyet/yargı kalkışması, 15 Temmuz darbe girişimi gibi yakın tarihteki pek çok krizin ve saldırının faili olan terör örgütünü uzun yıllar ABD’den yönetmişti Gülen. 80’lerden bu yana emniyet-yargı-ordu gibi devlet kurumlarına yerleştirdiği militanları ile Türkiye’yi ele geçirmeye çalışan terörist elebaşı Fetullah Gülen, FETÖ çatı iddianamesinde çarpıcı detaylarla anlatılmıştı.
İddianameye göre 27 Nisan 1942 doğumlu olan Gülen, kendisinin doğum tarihini etrafına 11 Kasım 1938 olarak söyledi. Bunun gerekçesi ise kendisini Mehdi, Atatürk’ü ise Deccal olarak görmesiydi. İddianamede Fetullah Gülen’in kendisini Heraklit ve Herkül gibi bir dev şeklinde tanıttığı tespiti de yer aldı. Mehdi imajını güçlendirmek için bir hadise dayandırarak ismine “Muhammet” eklettiği de iddianamede yer aldı. Terör örgütünün sözde üst düzey yöneticilerinin ise Gülen’i peygamber soyuna dayandırmaya gayret ettiği de vurgulandı.
Terör elebaşı, 1980-86 yılları arasında aranmasına rağmen kışla kışla gezdiğini, kimsenin onu tutuklamadığını, polis baskınında perde arkasına saklanarak saatlerce etrafın incelenmesine rağmen bulunamadığını öne sürdü. Gülen’in genç dimağları etki altına almak için söylediği yalanlar arasında dört yaşında Kur’an öğrendiği, cinlerden müteşekkil ordusunun olduğu da sayıldı iddianamede.
Çatı iddianamesindeki “sahtekar” olarak anılan Gülen’in insanları etkilemek için Papa ile İslam’ın yeryüzündeki temsilcisi sıfatıyla görüştüğü, tüm ilimlere hakim olduğu, istihbarat bilgilerinin herkesten önce ona geldiği yalanlarını söylediği vurgulandı. İddianamede, “anlattıklarının dini, fikri, mantıki, akli, ilmi hiçbir değeri ve derinliği yoktur” ifadeleri de kullanılmıştı.
