Erdoğan mı Bay Kemal mi?
“2023‘ün en önemli seçimi (Politico)”, “Erdoğan sonunda devrilecek mi (The Guardian)”, “Erdoğan’ı yenmek için (New York Times)”…
Bu başlıkları çoğaltabiliriz.
Dünya sanki “14 Mayıs seçimlerine kilitlenmiş” gibi!
Geçen ay yapılan bir istatistiğe bakıyorum.
3 Mart-28 Mart arasında Millet İttifakı’nın adayı CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’yla ilgili uluslararası medyada çıkan haber sayısı 54… Nisan ayında bu sayı daha da artmıştır.
Bu ne anlama geliyor? “Amerika Kılıçdaroğlu’nu destekliyor” sonucuna varmak mı gerekiyor?
Bu arada Erdoğan’ın da “ABD Büyükelçisi Flake, CHP lideriyle ne görüştü? Kapımızı ABD’ye kapattık” cümlelerinin ardından büyükelçiyi iftara davet etmesi (5 Nisan), Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’la birlikte Antakya NATO Çadır Kenti açılışına katılması (13 Nisan) üzerinden nasıl okuma yapmak gerekiyor?
Cumhur-Millet İttifakı üzerinden “Büyükelçi tartışması” sürerken, 14 Nisan’da ABD’nin etkili yayın organlarından Foreign Policy’de yine Türkiye’yi yakından takip eden bir isim olan Steven Cook tarafından önemli bir analiz yayımlandı. “Türkiye seçimlerini ya Kemal Kılıçdaroğlu kazanırsa” başlıklı yazıda, “Amerika’nın Erdoğan’dan vazgeçmediğini” anlıyoruz. Neden mi?
“Kılıçdaroğlu nasıl yönetecek? Bilmiyoruz”
ForeIgn Policy’de yapılan değerlendirmeye göre; “… Yalnızca Tanrının bir eylemi Erdoğan’ı yerinden edebilir gibi görünüyor. Belki de 6 Şubat depremi tam da buydu” tespiti yapıldı. Cook, şu soruya yanıt aradı: “Kılıçdaroğlu kazanırsa, bu durum Türk siyaseti ve dış politikası için ne anlama gelir?” Sorunun yanıtına bakalım:
“… Bazı Türk ve Batılı yorumcular Türkiye’nin bir kez daha demokratik, müreffeh, Avrupa Birliği üyeliğinin peşinden gitmeye hazır ve NATO müttefikleriyle aynı safta olabileceğine inanıyor. Şüphesiz Erdoğan kaybedip, makamını terk ederse milyonlarca Türk rahat bir nefes alacak ama Türkiye’nin hiç var olmayan bir geçmişe geri dönmesi pek muhtemel değil. Kılıçdaroğlu ve onun ortaklarının neye inandığı veya nasıl yöneteceklerini söylemek zor. Kılıçdaroğlu, Altılı Masa olarak da bilinen, ideolojik açıdan birbirinden çok farklı, Erdoğan nefretinde birleşen partilerin oluşturduğu Millet İttifakı’na öncülük ediyor.”
(Burada bir parantez açmakta fayda var: Yaklaşık 20 gün önce büyükelçiliklerin nabzını tutan bir danışmanla sohbet ettiğimde kurduğu şu cümle dikkatimi çekmişti: “Herkes zannediyor ki, ABD, Kemal Bey’i destekliyor. Oysa özel sohbetlerde, denenmiş olanla devam etmek konusunda fikir birlikleri var.”)
ABD dış politikasına yön veren ve bu politikanın ‘dünyaya duyurulmasında’ önemli bir rolü olan Foreign Policy’nin, Millet İttifakı’nın “Ortak Politikalar Mutabakat Metni”ni “İdeolojik piyango torbasına” benzetmesi de ilginç:
“… Bunun yanı sıra ittifakın Türklere sunduğu en önemli öneri, Erdoğan’ın altı yıl önce getirdiği ve gücünü büyük ölçüde artıran ‘cumhurbaşkanlığı hükümet’ sisteminden ‘güçlendirilmiş parlamenter sisteme’ dönüşteki kararlılık. Bu konudaki başlıklar niyetler konusunda tam not alıyor ama aynı zamanda gerçeklerden ve garip bir şekilde siyasetten son derece son derece kopuk görünüyor.”
(Bir parantez daha açmakta fayda var: Önceki akşam dünyayı yakından takip eden bir iş insanıyla sohbet ettim. Kurduğu şu cümlenin altını çiziyorum: “Meclis çoğunluğu olmadan sistem değişikliği olmaz. Ki Meclis’te de bu çoğunluk olmayacağına göre beş yıl daha sistem devam eder. Ancak… Kim kazanırsa kazansın iki yıl içinde yeni bir seçim olur.”)
Şimdi… Steven Cook’un yaptığı tespit üzerinden devam edelim.
ABD, “Kazanacak aday” tartışmasını yine açtı
“Daha adil ve demokratik siyasi sistem talep etme konusunda 74 yaşındaki Kılıçdaroğlu’nun yüreği doğru yerde” diyen Cook, CHP liderine neden güvenmediğini/güvenmediklerini de anlatmış:
“… Daha önce belirttiğimiz gibi, Kılıçdaroğlu’nun tam olarak neye inandığını bilmek zor ancak ana muhalefet lideri olarak görev süresi boyunca kendisini sorumluluk sahibi bir siyasetçi ve Erdoğan’ın yetki gaspı gerçekleştirdiği durumlarda demokrat olarak konumlandırdı. “… Kılıçdaroğlu’nun Erdoğan’a karşı güçlü adaylara nazaran en zayıf aday olmasına rağmen kendisini Millet İttifakı’nda öne çıkarması da onun eğilimleri ve demokrat olup olmadığı konusunda soru işaretleri yaratıyor.”
“… Ve tabii ki kurumlar iktidardaki insanları çok değiştirebilir. Kılıçdaroğlu cumhurbaşkanlığı koltuğuna yerleştiğinde, cumhurbaşkanlığı yetkilerini geri vermek isteyebileceğinden kim emin olabilir ki? Sonuçta siyasetçiler güçten vazgeçmeyi değil güç toplamayı sever.”
(Parantez açmaya devam. Altılı Masa’da özellikle İYİ Parti lideri Meral Akşener’in kazanacak aday ısrarı, masadan kalkması ve masaya oturması sürecine bakarsak… Amerikalılar da ‘zayıf aday’ vurgusu yapıyor.) ABD “derin devletinin” kalıcı kanadının yaptığı bu analize devam etmekte fayda var! Neden mi? Foreign Policy’ye göre, “Diğer büyük sorunlar arasında, Millet İttifakı’nın halen çok güven vermemesi bulunuyor” tespitini de tartışmak önemli. Bunu da yarın konuşuruz.
NOT: Bu yazıyı hazırlarken Foreign Policy’nin sosyal medya hesaplarından Cook’un yazısı dördüncü kez paylaşıldı. İlk paylaşım yazının yayınlandığı 14 Nisan’da yapılmıştı. Sonuncusu ise yazının yayınlanmasından üç gün sonra geldi.