Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’dan enflasyon açıklaması
İstanbul Sanayi Odası (İSO) Meclisi’nin kasım ayı olağan toplantısı ‘21’inci Yüzyılın İleri teknoloji ve Yeşil Ekonomiye Dayalı Sanayisini Oluşturmak İçin Devlet-Özel Sektör İşbirliğini Geliştirmenin Önemi’ ana gündemi ile düzenlendi. İSO’nun Beyoğlu’ndaki merkez binasında gerçekleşen toplantıya Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz da katıldı.
“20 YILLIK DÖNEMDE ORTALAMA 5.4’LÜK BÜYÜME”
Toplantıda konuşan Cevdet Yılmaz, “Türkiye, 20 yıllık dönemde yıllık ortalama 5.4 büyümüş. Dünya büyümesinin aşağı yukarı 1,8 puan üzerinde bir ortalamayla büyüme kaydetmişiz. 50 yıllık, 100 yıllık perspektiflerle bu tür farklara baktığınız zaman asıl ülkeleri uluslararası alanda öne çıkaran hususun bu performans olduğunu ifade etmek isterim. Siz yürürken başkaları da yürüyor. Önemli olan onlara göre nisbi konumunuz. Türkiye gerçekten iyi bir performans sergilemiş durumda. 2020-2022 dönemine baktığımızda birikimli olarak dünya yüzde 7 büyümüş, Türkiye aynı dönemde yüzde 20’ye yakın büyüme performansı sergilemiş. Son hesaplamalara göre 13 bin 800 doları açtığınız zaman yüksek gelirli ülkeler ligine terfi ediyorsunuz, bu süreçte Türkiye düşük orta gelirli ülkeler kategorisinden, orta yüksek gelirli ülkeler kategorisine geçmiş ama yüksek gelirli ülkeler ligine henüz geçebilmiş değiliz” dedi.
“MAYIS AYINDAKİ SEÇİMLE SİYASİ BELİRSİZLİK ORTADAN KALKTI”
Belirsizliğin ekonominin düşmanı olduğunu ve mayıs ayındaki seçimle birlikte siyasi belirsizliklerin ortadan kalktığını, yerel seçimlerin de makro politikaları çok etkilemediğine dikkat çeken Cevdet Yılmaz, “Ekonominin en önemli boyutu itibarıyla Türkiye farklı bir döneme girmiş oldu. Özel sektörle istişareye büyük önem verdik. Makro olarak görünümü nedir diye bakarsanız 4 amaç şekillendirdi. Birincisi afetin yaralarının sarılması ve afet risklerinin azaltılması. Bu çok kıymetli bir şey. Şubat ayında tarihimizin en büyük depremini yaşadık. Acil müdahale kısmı bitti ama asıl iş rehabilitasyon. 100 binlerce vatandaşımıza konut yapıyoruz, bozulan alt yapıyı tamir ediyoruz. Diğer yandan bu bölgelerimizdeki sosyo-ekonomik hayatı normalleştirmeye ve bu bölgelerimizi üretken hale taşımaya gayret ediyoruz. Bununla eş zamanlı şekilde gelecek afetlerin riskini azaltmaya dönük olarak kentsel dönüşüm başta olmak üzere çeşitli tedbirler alıyoruz. Bu kapsamda bütçemize çok ciddi kaynaklar koymuş durumdayız. Merkezi yönetim bütçemizde 762 milyar lira ödenek koymuş durumdayız.
Gelecek yıl ki bütçemizde 1 trilyon 28 milyar lira kaynağı ayırmış durumdayız. 3-4 yılık dönem itibariyle baktığınızda 3 trilyondan fazla parayı merkezi yönetim bütçesinden bu alanlara harcamış olacağız. Bunlar hem halkımızın yaralarını saracak hem de Türkiye’yi çok daha güvenli bir şekilde güçlü bir bünyeyle geleceğe taşıyacak yatırımlar. Bu yıl ve gelecek yıl bütçemizdeki açığı bu yüzden bir miktar artırıyoruz. Normalde 3-3 buçuk civarında seyreden açık, bu yıl ve gelecek yıl için 6,4 civarında tahmin ediliyor. Ağırlıklı yük bu yıl ve gelecek yıl. Türkiye, bu 2 yıl geçici olarak, bütçemizde yapısal bir bozulmaya yol açmadan, deprem harcamalarının iyi tarafı bu, tek seferlik harcamalar, her yıl 40 sene devam edecek türden harcamalar değil. Yatırım niteliğinde harcamalar. Sonuç itibariyle ülkemizin geleceğine yapılmış harcamalar. Bu yıl ve gelecek yıl belki bizi biraz bütçe açısından yoracak ama ülkemizi çok daha güvenli şekilde geleceğe taşıyacak yatırımlar. Orta Vadeli Programımızda ve bütçemizde de buna büyük bir ağırlık vermiş durumdayız” ifadelerini kullandı.
“ENFLASYONUN 2026 YILINDA TEK HANELİ RAKAMLARA DÖNECEĞİNİ ÖNGÖRÜYORUZ”
Yılmaz, “İkinci temel amacımız makro ekonomik ve finansal istikrarın sağlanması enflasyonun orta vadede tek haneli rakamlara yeniden düşürülmesi. Belli risklerimizi azalttık, döviz rezervlerimizde büyük bir artış sağlandı. Hem döviz riskini hem bütçe riskini azaltıcı tedbirler aldık. Bunun sonucundadır ki ülkemizin risk primlerinde bir düşüş ortaya çıktı. Son dönemlerde 340’lara kadar gerilediğini görüyoruz. Bu yıl yüzde 65 civarında gerçekleşeceğimiz enflasyonun kademeli bir şekilde düşerek 2026 yılında tek haneli rakamlara döneceğini öngörüyoruz. Aylık bazda bir miktar düşmeye başladı. Yıllık etkisini gelecek yılın ortalarından itibaren göreceğiz yeni politikaların. Çünkü yüksek baza girmiş rakamlar var. Bu konuları çalışırken Merkez Bankamızla birlikte çalışarak belli bir anlayış birliği içinde hareket ediyoruz. Herkes kendi alanında nihai yetkiye elbette sahip. Bütün dünyada olduğu gibi bizde de para politikası, maliye politikası ve yapısal reformlar, bu 3 alanın koordinasyonu da çok önemli. Bütün bu istikrarı, gelişmeleri ne için işitiyoruz? Ülkemizin refahını, katma değerini ekonomisini sürdürülebilir, istikrarlı şekilde büyütmek için istiyoruz. Enflasyonu düşürmemiz bu perspektifimize de güç veriyor. Belirsizliği azaltarak, ön görülebilirliği artırarak enflasyondaki düşüş, makro istikrardaki kuvvetlenme büyüme perspektifimize güç veriyor” diye konuştu.
“TÜRKİYE YÜKSEK GELİRLİ ÜLKELER LİGİNE ADIM ATMIŞ OLACAK”
Yılmaz, “IMF tahminlerine göre ortalama 3 civarında bir büyüme görünüyor dünyada. Geçen yıl 906 milyar dolarmış milli gelirimiz, bu yıl 1 trilyon 67 milyar diye tahmin etmişiz. Şu an 12 ay geriye gittiğimiz zaman, 12 aylık milli gelirimiz 1 trilyonu aşmış durumda hali hazırda. Muhtemelen 1.1 trilyona yakın, o civarda bir milli gelire ulaşmış olacağız. Bu da kişi başına gelirimizi 10 bin 659 dolardan 12 bin 415 dolar seviyelerine getirmiş olacak. Dönem sonunda 1.3 trilyonluk bir ekonomi olmayı hedefliyoruz. Kişi başına gelirimizin de 14 bin 855 dolara nominal dolar bazında 15 bin dolarlara yakınsamasını bekliyoruz. Bu ne demek, yüksek gelirli ülkeler ligine terfi etmek demek. Uluslararası eşik 13 bin 800 dolar. Bu eşiği aşarak Türkiye yüksek gelirli ülkeler ligine alt sıralardan da olsa adımını atmış olacak. Ortalama büyümemizin bu dönem yüzde 4,5 civarında olmasını hedefliyoruz” dedi.