SON DAKİKA

“Caz aslında bir isim değil, bir fiil”

“Caz aslında bir isim değil, bir fiil”
expand

KAYNAKBetül Memiş / Cnnturk.com

“Caz aslında bir isim değil, bir fiil. Bunu Pat Metheny söylemişti. Caz birçok yerde, mesela Kansas City’de de aynı anda çıkıyor, ama New Orleans’taki çeşitlilik belirleyici olan: Bir tarafta voodoo ayini var, Fransızların olduğu bölgede opera söyleniyor, Creole’ler empresyonist bestecilerinin eserlerini icra ediyor, sokak satıcılarının sesleri, Baptist törenleri…” diyor gitarist, besteci, cazcı, aranjör ve müzik prodüktörü Şevket Akıncı, (2021 Kasım sayısı) 1+1 Ekspress’den Merve Erol’a verdiği röportajda, ve ekliyor: “Caz tarihindeki dönemler, değişiklikler bu çeşitliliğin aynası gibi… Caz çoğu zaman bir döneme hapsediliyor. Halbuki 1950’lere gelene kadar ragtime’dan Dixieland’e, swing’den bebop’a, Lennie Tristano’dan cool’a bir sürü değişim geçirmiş. Plak dükkânında, diyelim ki B harfine bakıyorsun, Sidney Bechet’yi de görüyorsun, Derek Bailey’yi de, Anthony Braxton’ı da, Chet Baker’ı da, Peter Brötzmann’ı da. Ayrıca, geleneksel caz yapanların kendilerine sorsak “biz caz yapıyoruz” demiyorlardı, “müzik yapıyoruz” diyorlardı. Bu tanımlama hep başkaları tarafından yapılmış.”

(İç ses: Yazının merhabasını röportajdan verme sebebim, üstadın 2021’de Pan Yayıncılık’tan çıkan, 528 sayfalık “Öteki Caz” adlı kitabı. Madem 31. İstanbul Caz Festivali ile birlikte “caz” ayı geliyor, o vakit konserlere akıp da cazlanmadan evvel, “Öteki Caz”a yeniden veya tekrardan göz gezdirmemizde fayda var!)

1994’ten günümüze İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından, her yıl Temmuz ayının ilk yarısında İstanbul’un değişik konser ve etkinlik mekânlarında gerçekleştirilen (caz ağırlıklı) festival, bu yıl 31. kez müzikseverleri ağırlıyor. İKSV’nin kadrajında Garanti BBVA’nın desteğinde düzenlenen, aralarında Chris Isaak, Gregory Porter, Arlo Parks, Joshua Redman, YolanDa Brown, Baptiste Trotignon ve Modern Art Orchestra gibi usta sanatçı ve grupların yer aldığı festival açılışı 3 Temmuz, vedası ise 18 Temmuz… Keşifler ve klasiklerin yan yana durduğu, cazın yanı sıra rock, pop, blues, reggae, funk ve farklı türlere de yer veren çok çeşitli bir seçki sunacak olan İstanbul Caz Festivali, 40’a yakın konserde, usta isimlerden yeni keşiflere 200’ü aşkın yerli ve yabancı sanatçıyı meraklılarıyla buluşturacak…

16 gün boyunca İstanbul’un farklı güzergâhlarında Temmuz’u anılara keyifli melodilerle kazıyacak olan festival programına geçmeden evvel, festival bu yıl “Yaşam Boyu Başarı Ödülü”nü (Türkiye’nin ilk kadın) caz piyanisti, besteci, aranjör Nilüfer Verdi ve yapımcı, besteci, müzisyen (1978’de yayımlanan, Türkiye’nin ilk caz albümü “Jazz Semai”nin yapımcılığını üstlenen) Nino Varon’a takdim ediyor… Festivalin farklı mekânlara yayıldığı etkinliklere bu yıl bir yenisi daha ekleniyor. “Pera’da Bir Caz Akşamı” etkinliğinde müzikseverler, Beyoğlu’nda bir akşamda, üç duraklı bir caz turuna çıkacaklar… Gelelim, 31. İstanbul Caz Festivali programından bizim seçtiğimiz ortaya karışık seçkiye… Detaylı program ve biletler için: https://caz.iksv.org/tr/program

Fransız melodilerinden Macar notalarına…

· 3 Temmuz Çarşamba / Avusturya Konsolosluğu, Avusturya Kültür Ofisi Bahçesi: Saint Privat

 Klaus Waldeck ve Valerie Sajdik, “Fransa’ya dair sevilen tüm klişeleri iyi melodilere çevirip, dinleyicilerini geçen yüzyılın ortalarına savurdukları” Saint Privat için ilk kez 2003’te bir araya geldiler. Besteci ve yapımcı Waldeck, Sajdik’in performansını beğendiğinde Viyana’da bir düğünde, davetliler arasındaymış; Sajdik ise sahnede vokalde. Bir sonraki hafta (Avusturya menşeili) Waldeck’in stüdyosunda, Valerie’nin Fransa’da doğduğu yerin adını koydukları bir grup kuruyorlar: “Saint Privat”. Kuruluşundan tam 20 yıl sonra yeni bir albümle müzik dünyasına geri dönen ikili, saykodelik alt tonu ve kararında retro-chic dozu ile günümüze yaklaşırken romantizmi de geri plana atmayan “Apres la Boheme” adlı albümünü 2023’te yayımlandı. Albümün en sevilen şarkılarından “Boom, boom click!” ise -hatırlayanlar olacaktır- Netflix dizisi (başrolünde Lily Collins’in oynadığı) “Emily In Paris”in son bölümünde kulaklara zuhur etti ve 76. Cannes Film Festivali’nin kırmızı halısında davetlilere eşlik etti.

“Caz aslında bir isim değil, bir fiil”

· 4 Temmuz Perşembe / Rahmi M. Koç Müzesi: Modern Art Orchestra feat. Kornél Fekete-Kovács // Kaan Çelen Trio

Avrupa’nın büyük müzik grupları arasında gösterilen Modern Art Orchestra (MAO), 2005’te trompet sanatçısı ve besteci Kornél Fekete-Kovács tarafından kuruldu. Macar cazının orta kuşak temsilcilerinden, trompetin dünyaca ünlü ustalarından Kornél, neredeyse 20 yıldır kendi kuşağı ile cazın genç yeteneklerini buluşturduğu orkestrasıyla Macar köklerine saygı duruşunda bulunurken, modern müzik sahnesinin güncel sanatsal bağlamını yansıtmak için çalışmalarına devam ediyor. Nitekim orkestra, üç kuşağın yaklaşım ve yeteneklerini, çağdaş klasik müzik ve cazla beraber tek potada eritmeyi başarıyor ve doğaçlamayı merkezine alan, “burada” ve “şimdi” diyerek dinleyicisini varoluşa davet ettiği bir tarz yaratıyor. Bu haliyle de müziğin sınırlarını genişleten bu yaklaşımıyla orkestra, 60’lı yıllardan bu yana devam eden Macar cazının yeniden ve yeniden icat ediliş sürecinin ayrılmaz bir parçasına dönüşüyor. Çoğunluğu orkestranın altı seçkin müzisyeni tarafından bestelenmiş, 25 saatlik büyük çağdaş müzik repertuvarından seçili heyecan verici bir programla MAO, “Türk-Macar Kültür Yılı” kapsamında festivaldeki yerini alıyor. MAO’dan önce ise sahnede, caz davulunun yükselen yıldızı Kaan Çelen olacak.

Ve ilk kez İstanbul müzik sahasına teşrif edenler…

· 8 Temmuz Pazartesi / Harbiye Cemil Topuzlu Açıkhava Tiyatrosu: Gregory Porter

Uzun bir aradan sonra İstanbul’da yeniden müzikseverlerle bir araya gelecek olan Amerikalı şarkıcı, söz yazarı ve müzisyen Gregory Porter, BBC’nin “endişe verici biçimde az rastlanan, ender bir tür” olarak tanımladığı bir isim… Üniversiteden sonra Brooklyn’de caz kulüplerinde aşçılık yaparken sahneye çıkmaya başlayan, “cazı büyük kalabalıklarla buluşturan müzisyen” Porter, ırkçılık direnişinin simgesi Dr. Martin Luther King’i anlattığı “1960 What?” şarkısıyla hafızalara kazındı. Porter, 2014’te “Liquid Spirit”, 2017’de de “Take Me to the Alley” ile “En İyi Caz Vokal Albümü” dalında Grammy’e layık görüldü.

· 9 Temmuz Salı, / Sultan Park – Swissôtel The Bosphorus: Arlo Parks

Tutkulu bir şair ve iyi bir hikâye anlatıcısı olarak tariflenen İngiliz şarkıcı ve söz yazarı Arlo Parks ile ilk kez canlı tanışıklığı olacak Türkiye müzik ahalisinin… 2000 doğumlu Parks; Grammy adaylığı ve Mercury ödülü kazandıran 2021’de çıkardığı, ağırlıklı olarak r&b, soul ve indie’nin eşlik ettiği ilk albümü “Collapsed in Sunbeams”ten sonra The Guardian, “büyük bir yeteneğin doğuşu” olarak lanse etti. Çıktığı dünya turunda Harry Styles, Lorde ve Florence + the Machine ile aynı sahneyi paylaşan Parks, 2023’te “My Soft Machine” adlı albümünü yayınladı. İlhamını / adını, Joanna Hogg’un yazdığı, yönettiği ve ortak yapımcılığını üstlendiği 2019 yapımı “The Souvenir” filminden alan albüm, şiirsel ve samimi hikâye anlatımıyla pek çok listede dikkat çekenlerden oldu.

“Caz aslında bir isim değil, bir fiil”

 · 10 Temmuz Çarşamba / Sultan Park – Swissôtel The Bosphorus: YolanDa Brown

Jamaika kökenli, İngiliz saksafoncu, besteci ve yayıncı YolanDa Brown, reggae ve caz ruhunu sonuna kadar hissettiren performansıyla adından söz ettiriyor. 2022’de İngiliz Fonogram Endüstrisi’nin (BPI) başkanlığına atanan Brown, çifte MOBO ödüllü, Londra Filarmoni Orkestrası’nın danışma kurulu üyesi, Prince’s Trust ve London Music Fund’ın elçisi, Youth Music’in başkanı, Doğu Londra Üniv.’nden fahri doktora unvanına sahip ve aynı zamanda eğitmen, yazar, sunucu ve girişimci. Es notu: Bir vakitler yolunuz Londra’ya düşerse; on parmağında on marifet Brown’ın açtığı / işlettiği, müziğin yanında Afrika, Karayipler ve Güney Amerika’nın otantik lezzetlerini de deneyimleyebileceğiniz mekânı Soul Mama’yı ziyaret etmeyi es geçmeyin!

· 12 Temmuz Cuma / Harbiye Cemil Topuzlu Açıkhava Tiyatrosu: Chris Isaak

 1989’da çıkan (Heart Shaped World adlı albümünde yer alan) “Wicked Game” ile adını duyuran, “Blue Hotel” ve “Baby Did A Bad Bad Thing” gibi şarkılarıyla uzun yıllar müzik listelerinin vazgeçilmezi olan ABD’li müzisyen, şarkıcı ve oyuncu Chris Isaak, neredeyse 40 yıllık ikonik kariyerine iki Grammy adaylığı, bir platin plak, on üç stüdyo albümü, on iki tekli, sayısız kapalı gişe konser ve birçok film müziği sığdırdı. Kırgın ve dingin müziğiyle film noir’lara yakıştırıldı, Elvis Presley’e benzetildi, melankolik prens ilan edildi ve romantizmiyle övüldü. “Tüm yakıştırmalara rağmen daha ilk notasında kendi tarzını ortaya koyan rock’n roll efsanesi”, yıllar yılı beraber çaldığı orkestrası Silvertone ile verdiği sayısız canlı performanslarıyla göz doldurdu. Kalıplara sığmayan müziğiyle Chris Isaak da ilk kez Türkiye sahnesinde endam edeceklerden…

“Caz aslında bir isim değil, bir fiil”

Cazın gece gezmeli sokak halleri…

· 16 Temmuz Salı / The Marmara Esma Sultan Yalısı: Joshua Redman Group feat. Gabrielle Cavassa

Zamansız ve yenilikçi müziğiyle tanımlanan ABD’li saksafoncu ve besteci Joshua Redman, ABD’li caz vokalisti Gabrielle Cavassa ile birlikte İstanbulluları bir “caz deneyine” davet ediyor. 1993’te kendi adıyla çıkardığı ilk albümü “Joshua Redman”dan bu yana adeta bir üretim ve keşif makinesi gibi çalışan ve “işbirlikçileri” denilebilecek farklı müzisyenlerle performanslar sergileyen, yeni ekipler kuran Redman, zamansız fakat nostaljik olmayan, dün ve bugüne sahip müziğiyle 11 defa Grammy’e aday gösterildi. Redman, son işbirlikçileri vokalist Gabrielle Cavassa, piyanist Paul Cornish, basçı Philip Norris ve baterist Nazir Ebo ile İstanbul cazına konuk oluyor. Cavassa, Redman’ın 2023 tarihli stüdyo albümü “Where Are We”de sahne aldı ve ilk kez vokal yaptı.

 · 17 Temmuz Çarşamba / Pera 77, Minoa Pera ve Salon İKSV: Festivalin yenisi “Pera’da Bir Caz Akşamı”

 İstanbul’un yüzlerce yıllık kalbi Pera’da caz dolu bir akşam… İstiklal Caddesi’nin Haliç’e bakan yüzünde, İstanbul’da cazın ilk yeşerdiği mahalle olan Pera’nın üç sakininden aynı anda caz melodileri yükselerek İstanbul’un büyülü atmosferine karışıyor. İstanbul’a imzasını atan mimar Alexandre Vallaury’nin tarihi Union Française binasındaki Minoa Pera, İstanbul caz sahnesinin yenisi Pera 77 ve şehirdeki -evimizin salonu tadında- müziğin adresi Salon İKSV’de, aynı gecede üç farklı sanatçı sahnede olacak. “Pera’da Bir Caz Akşamı”nın konukları arasında; Herbie Hancock’un “göz kamaştırıcı” olarak nitelendirdiği, kendi jenerasyonunun en çok aranan piyanistlerinden Estonyalı piyanist Kristjan Randalu’nun yanı sıra festivale özel hazırladığı Aretha Franklin repertuvarı ile Dilek Sert Erdoğan ve Avrupa’dan sürpriz bir konuğun da kendisine eşlik edeceği piyanist Can Çankaya yer alıyor.

“Caz aslında bir isim değil, bir fiil”

· 18 Temmuz Perşembe / Kadıköy – Moda’da çeşitli mekânlar: +1’li Gece Gezmesi

Festival takipçilerini bu yıl, Hollandalı müzisyenler Thomas Azier ve Baby’s Berserk; folk ve caz rock’ın önemli temsilcilerinden Gevende; İstanbul kaosunu enerjik bir ritüele dönüştüren Korhan Futacı; kıtalararası müziğiyle Amerika ve Türkiye’yi buluşturan Coşku Turhan ve beraberinde Ferit Odman, Cenk Erdoğan ve Kağan Yıldız; synth- pop ve indie- rock ile kendi müziğini yaratan Eve Dönüş Yok; asi tınılarıyla son dönemin başarılı alternatif rock grubu Yangın; içsel yolculuğunun dışavurumu sayılan müziğiyle Min Taka; synthwave’den post-punk’a uzanan “buğulu ve atmosferik” tınılarıyla Brek ile geniş bir müzik yelpazesinde özgün performanslar bekliyor

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu