Camia Yıldırım’ı çağırıyor mu?
Fenerbahçe Başkanı Ali Koç adına final sezonuydu. Geçen haziran ayında dört hedef koymuştu, mayıs geldi hepsi tükendi. Görev süresi boyunca tercihleri de teknik direktör seçimleri de camiayı üzdü.
Koç bir daha aday olmayacağını beyan etmişti. Sözünde duracak mı göreceğiz.
Ya Aziz Yıldırım? 3 Temmuz sürecinde kader birliği yaptığı ve çok güvendiği insanlardan biri olan Şekip Mosturoğlu’nun Yüksek Divan başkanlığına seçilmesiyle başlayan süreçte verilen mesaj, anlamlıdır. Camia onu göreve çağırıyor bence. Bir plan varsa, adım adım yürüyor.
24 Mayıs’a sayılı gün kaldı. 2018 yılında başkanlığı devretmiş de olsa, sınırlı sayıdaki dost ortamında Fenerbahçe ile bağını güçlendirerek döneceğini ifade eden Yıldırım’ın adaylığına kesin gözüyle bakıyorum. Ortam ve koşullar onu işaret ediyor.
Bu arada geri dönmesi için en önemli sebep, futbol takımının yıllardır şampiyonluğa hasret kalması kadar, 6 yıl önceki kongrede zedelenen itibarını yine sandıkta geri alma isteği olacaktır kuşkusuz. Tanıyan bilir; Aziz Başkan gönül verdiği renkler için hapis yatmayı göze almışken, şimdi köşesine çekilip olup biteni izleyeceğini düşünmek yanılgı olur.
Lakin Yıldırım adaylığını açıklarsa, o tarihi seçimi niçin kaybettiğini de doğru sorgulamak zorunda. Taraftar ile zayıflayan iletişimini sağlıklı biçimde yeniden kurması üslubuna bağlı. Artı, camia laf değil, icraat istiyor artık.
Zira, geçmişin hatalarından ders çıkarmak erdemdir. Dahası, tamamlanması gereken işlerin neticelendirilmesi adına önemli bir rehberdir.
Milliyet’in 70 yıllık gururu
Milliyet Gazetesi’nin geleneksel “yılın sporcusu” anketi dile kolay tam 70. yılını tamamladı. Ulaşılması güç bir rekor. Diğer medya kuruluşlarına ilham vermiş ve önderlik etmiş, köklü bir gelenektir bu organizasyon.
Milliyet spor servisi çalışanı olarak bu sürecin tam 40 yılına aralıksız tanıklık etmiş ve servisimizin kurucusu rahmetli Namık Sevik adına verilen özel ödülü alma gururunu yaşamıştım.
80’li yıllarda Ankara’da kartondan yaptığımız anket kutularını alır, dönemin başbakanı ve bakanlarının makamlarının kapısında saatlerce bekler, TBMM kulislerinde tüm partilerin milletvekillerine oy pusulalarını doldurmalarını rica eder, ertesi gün yılın sporcusu olarak kimi tercih ettiklerini yazar ve boy boy fotoğrafları ile yayınlardık.
Teknoloji çok şeyi değiştirdi. Artık bir tıkla ankete katılabiliyor insanlar. Ama değişmeyen, Milliyet Yılın Sporcusu organizasyonlarının ihtişamı oldu. Üstelik her yıl üzerine koyarak ve büyüyerek.
Sponsorların katkısını almak, final gecelerinin tv ekranlarından canlı yayınlanmasını sağlamak ve spor camiasının tüm paydaşlarıyla kucaklaşmak; zaman, özveri ve fedakârlık gerektiriyor.
Tayfun Bayındır önderliğinde tüm Milliyet spor servisi çalışanlarının emeğine sağlık diyor ve görmeyecek olsak da 100. yıl dileğinde bulunuyorum.
Yok demektir
“Saklayacak bir şeyin yoksa, korkacak bir şeyin de yok demektir” – Che Guevara