Zemin sıvılaşması nedir, nerelerde olur?
Kumlu zeminlerde görülen, yer altı suyunun da var olduğu yapılardan görülen ve depremle birlikte ortaya çıkan bir durum zemin sıvılaşması, kumların tanelerinin birbirlerine artık ettikleri temasın deprem sırasında yok olması sonucunda meydana geliyor. Zemin sıvılaşması daha çok dere yataklarının olduğu ve deniz kıyılarının olduğu yerlerde oluyor.
“Zemin sıvılaşması” suya doygun zeminlerde düzenli aralıklarla gerçekleşen sarsıntılar sırasında, zeminin taşıma kapasitesini kaybederek üzerindeki binaların toprağa gömülmesine ya da yan yatmasına deniliyor. Türkiye zemin sıvılaşmasının örnekleri 1999 İzmit depreminde Gölcük’te yaşanmıştı. Kahramanmaraş merkezli yaşanan depremde de birçok şehir ve noktada zemin sıvılaşmasına rastlanıldı.
ZEMİN SIVILAŞMASI NEDİR?
Kocaeli Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü’nden öğretim üyesi Dr. Metin Aşcı, Kahramanmaraş merkezli depremde birçok yerde sıvılaşmaya tanık olundu. Sıvılaşma kumlu zeminlerde görülen, yer altı suyunun da var olduğu yapılardan görülen ve depremle birlikte ortaya çıkan bir durum. Kumların tanelerinin birbirlerine artık ettikleri temasın deprem sırasında yok olması sonucunda sıvılaşma meydana gelir. Ülkemizde hemen hemen her depremde gözlemlemekteyiz. Daha çok dere yataklarının olduğu ve deniz kıyılarının olduğu yerlerde tespit ediyoruz dedi.
“Kıyı şeridi, denize bakan kısımlar sıvılaşma açısından en riskli alanlar. Dere yataklarının sıfıra yakın eğimde aktığı alanlar sıvılaşma riskinin olduğu alanları oluşturuyor.”
‘BİNALARLA İLGİLİ BİR UZMANLA GÖRÜŞMEMİZ GEREKİR’
Zemin sıvılaşmasının yoğun olduğu bölgelerde inşa edilecek binaların çeşitli yöntemlerin dikkate alınarak yapılması gerektiğini anlatan Aşcı, sözlerine şöyle devam etti:
“Bu bölge 1999 depremini geçirdiği için sıvılaşmanın yoğun olduğu yerler belli. 1999 depreminden sonra inşa edilen yapıları kontrol etmek istersek binamızla ilgili bir uzmanla görüşmemiz gerekir. Bu bölgede inşa edilen yapılarda yere kazık çakma gibi, sıvılaşmış olan bölgeleri sertleştirmek gibi tedbirler alınması gerekir. İster temel tipi seçimi veya genişliği gibi konular ne olursa olsun sıvılaşma varsa onun önüne geçmek mümkün değil.” (DHA)
“DOLGU ALANLAR ZEMİN SIVILAŞMASINA ÇOK AÇIKTIR”
Jeofizik uzmanı Dr. Öğretim Üyesi Oğuz Gündoğdu, “Zemin etüdünü gereken koşullarda yapmayan, jeofizik metotlarını kullanmayan, önlem almadan yapılan binalar risk altındadır” dedi.
“Yer altı su seviyesi yüksek olan yani dolgu alanlar zemin sıvılaşmasına çok açıktır” diyen Oğuz Gündoğdu, “Bina yapılmadan önce yapılması gereken etütlerde, önlem alınıp zemin iyileştirmesi yapılıp daha sonra bina yapılması lazım” diye konuştu. Gündoğdu, yüksek katlı binaların nasıl inşa edilmesi gerektiğine dair yönetmeliğin yeni çıktığını belirterek, “Türkiye bu konuda epey geride” diye konuştu. Zemin etütlerinde, zemin sıvılaşmasının çok önemli bir yer tuttuğuna dikkat çeken Gündoğdu, İstanbul’un sahil şeridinin tamamında risk olduğunu belirtti. Gündoğdu, “Zemin etüdü yapılmadıysa, buna uygun yapılar yapılmadıysa ister bina, ister yol olsun son derece tehlike altında” dedi.
“YAPILARIMIZI BUNA GÖRE PROJELENDİRMEMİZ GEREKİYOR”
İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Nusret Suna ise, “Deprem anından suya doygun zeminlerde, tekrarlı titreşim hareketlerinde zemin taşıma kapasitesini sıfırlar. Sıfırladığı anda, üzerindeki yapı da oturma ya da yana doğru yıkılma söz konusu olabilir. İstanbul ölçeğinde genelde sahil bantlarımızda sıvılaşma riski olan bölgelerimiz var. Buralarda da yapılarımızı buna göre projelendirmemiz gerekiyor” dedi.
“SIVILAŞMA ÇOK DİKKATE ALINMASI GEREKEN BİR OLAY”
Nusret Suna, zemin sıvılaşmasının 1995 yılındaki yaşanan Kobe depremiyle ilk kez incelenmeye başlandığını belirtti. Suna,”Sıvılaşma çok dikkate alınması gereken bir olay. Zemin değerlendirme raporlarında eğer o parselde bir sıvılaşma riski varsa ona göre önlem alınarak inşaatın yapılması isteniliyor. Kurumlar da zaten buna göre projelerini kontrol ederler. Ama eski yapı stokumuzun buna göre yapılıp yapılmadığının incelenmesi gerekiyor. Bizlerin ısrarla söylediğimiz İstanbul’daki yapı stokunun zemin durumlarının ve zemin üstündeki yapı durumlarının incelenmesi gerekiyor” şeklinde konuştu.
Suna, zemin sıvılaşmasının ise şöyle özetliyor, “Zemin taşıma kapasitesini sıfırlar. Tekrarlı titreşim hareketinde yani bir deprem hareketinde zemin jöleye döner. Jölenin bir taşıma kapasitesi yoktur. Bu çok kısa bir süre içerisinde oluşur. Sarsıntı hareketi bittiği zaman tekrardan eski haline döner” dedi.