Cumhuriyet nedir?
Ege Doğaç Erdoğan – Geçtiğimiz hafta tam da bugün cumhuriyetimizin yüzüncü yıldönümünü kutladık. Peki cumhuriyet nedir? Türkiye Cumhuriyeti’nin ikinci yüzyılının bu ilk günlerinde acaba geçtiğimiz yüz sene boyunca yönetildiğimiz rejimi ne kadar iyi anlıyoruz?
Aynı şey değildir
Cumhuriyet ve demokrasi kavramlarını çoğu zaman eş anlamlı olarak kullanırız ancak aralarında önemli nüans farkları vardır. Cumhuriyet sözcüğünün kökeni, res publica, (halka dair) Latince’den gelmektedir. Demokrasi ise Yunanca demos (halk) ve cratos (yönetim) sözcüklerinin birleşim idir. Demokrasi soyut bir kavramdır. Cumhuriyet ise somut bir yönetim şeklini ifade eder. Demokrasi için antik Atina’yı, cumhuriyet için antik Roma’yı örnek gösterebiliriz. Atina’da her bir yurttaş doğrudan ülke yönetimine dahilken, Roma, senato ve konsüller tarafından yönetilirdi. Aslında ilkokulda bize öğretilen ‘halkın kendi kendini yönetmesi’ tanımı demokrasiye daha çok uyar. Cumhuriyet rejiminde halk tarafından seçilmiş temsilciler ülkeyi yönetirler. Her cumhuriyet demokratik değildir, ve her demokrasi de cumhuriyet ile yönetilmez. Örneğin SSCB demokratik olmayan bir cumhuriyettir; İngiltere (Birleşik Krallık) ise cumhuriyet olmayan bir demokrasidir.
Liberalizm ile ilişkisi
Adına ne dersek diyelim, asıl önemli olan bir ülkenin cumhuriyet ile demokrasiyi özgürlük üretecek şekilde birleştirmesidir. Atatürk, Afet İnan’a yazdırdığı Medeni Bilgiler kitabında geçmiş için şöyle diyor: “Devletin şekli imparatorluk ya da cumhuriyet olsun, bunun önemi azdı; bireyin, kişisel bir hakkı yoktu”. Günmüzde demokrasi ve cumhuriyet, liberalizm ile bir mantık evliliği yapmak zorunda kalmışlardır. Liberal olmayan demokrasilerde çoğunluğun azınlığa tahakkümü riski vardır. Liberal olmayan cumhuriyetlerde ise halkın yönetimden uzaklaşması riski bulunur.
Atatürk, muazzam bir pragmatik zekaya sahip dahiane bir lider olarak şartlara ve zamanın ruhuna uygun olarak Rousseau’cu bir cumhuriyet fikrini benimsemiştir. Rousseau, milli iradenin bölünmez bir bütün olduğunu ve herkesin kendi fikriymiş gibi buna uyması gerektiğini savunur. Bu görüş dönemin liberalleri tarafından eleştirilmiştir. Ancak Atatürk’ün son yıllarında daha liberal politikalara geçmek istediği anlaşılmaktadır. “Hüriyet ve bağımsızlık benim karakterimdir” diyen Atatürk’ün bireysel özgürlükleri nasıl içselleştirdiğini görmek için yine Medeni Bilgiler kitabına başvurabiliriz: “Bireyin birinci hakkı, doğal yeteneklerini serbestçe geliştirebilmesidir. Bu gelişimi sağlamak için en iyi araç, bireye, diğerinin benzeri hakkına zarar vermeksizin, tehlike ve zarar kendine ait olmak üzere, ona kendini istediği gibi yönetmeye ve yönlendirmeye izin vermektir. İşte bu serbest gelişimi sağlamak, bireysel haklarının oluşturduğu çeşitli hürriyetlerin eksiksiz amacıdır. Bu haklara saygı göstermeyen siyasi toplum gerçek görevinde hata etmiş olur ve devlet varlığının sebebini ve anlamını kaybeder.”
Temel değerler neler?
İzmir Ekonomi Üniversitesi’nden kıymetli hocam Prof. Dr. Filiz Başkan ricamı kırmayarak görüşlerini bildirdi, tam da yazıyı sonuca bağlayacak cümlelerdi yazdıkları: “Cumhuriyet’in yüz yılını geride bıraktığımız bu günlerde rejimin kazanımlarıyla övünürken aynı zamanda Atatürk ve bir grup arkadaşının Cumhuriyet’i ilan ederken hedeflediği modern ve demokratik bir toplum yaratılabildi mi sorusuna cevap aramak gerekiyor. Bunun için de demokrasinin değerlerini anlamaya çalışarak başlayabiliriz işe. Demokrasinin temel değerleri neler? Eşitlik, özgürlük, çoğulculuk, hukukun üstünlüğü, hesap verebilirlik.
Elbette bu değerlere başkaları da eklenebilir. Önemli olan bu değerleri hayata geçirmek! Kurumsal düzenlemelerin yanı sıra bireysel sorumluluklarımız da var. Hepimiz demokratik değerleri gündelik hayatımıza ne ölçüde yansıttığımızı sorgularsak, daha fazla özgürlük talep edersek, cumhuriyetimize demokratik bir ruh kazandırmak için yola çıkmış oluruz.”