Biz tükürdük! Siz yalayın!
KESTİRMEDEN söyleyeyim. Yüksek mahkemenin yaptığı iki kısa cümle ile anlatılabilir:
Biz tükürdük.
Siz yalayın.
Yalayıcı hazırmış.
Hemen öne çıktı.
Diyor ki; “Türkiye, milli yargısını batıcı ve neoliberal yargı anlayışlarına karşı sonuna kadar savunacaktır” (Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Başkanvekili Mehmet Uçum)
Yalamanın böylesi:
Yargıda milli duruş.
Ve gayrı milli sapış.
Bölme.
Düşmanlaştırma.
İtibarsızlaştırma.
Kılıf hazırlama.
★★★
Aklıma İstanbul’da Suudi Arabistan Konsolosluğu’nda “öldürüldükten sonra vücudu testere ile kesilip parçalara ayrılarak yok edilen Cemal Kaşıkçı cinayeti” geldi.
Katiller belliydi.
Azmettiren bildikti.
Bugünün yalayıcısı o gün; “Suçun işlendiği yer İstanbul olduğu için milli mahkememiz bu dosyayı uluslararası hukuk ilkelerine göre yargılayacak ve katiller gerekli cezayı alacaklar” demişti. Türkiye, dünyaya adalet ve hukuk dersi verecek; dünya hukuk fakültelerinde “örnek dava” diye okutulacaktı. Biz de Türk vatandaşı olarak onur duyacaktık. O sırada Merkez Bankası’nın 128 milyar doları henüz erimemişti.
★★★
Dolarlar eritildi.
Büyük kriz patladı.
Türkiye dolara sıkıştı.
Suudilere koşuldu.
Karşılıklı SWAPLAR.
İstanbul’da cesedi testere ile kesilip yok edilen Cemal Kaşıkçı dosyası milli mahkemeden alındı, Adalet Bakanlığı kararı ile Suudi Arabistan mahkemesine devredildi.
Korkunçtu.
Cinayeti işleyen…
Davanın hakimi oldu.
Türk savcıları, yargıçları, milli mahkeme aşağılanmış; sorgusuz sualsiz Suudi yargısı, Türk yargısından daha iyi kabul edilmişti. O günlerde sesi hiç çıkmamış, “milli yargımızı neden aşağılıyoruz” diye itiraz yapmamıştı. Bugün “Yargıtay milli, Anayasa Mahkemesi küreselci” diye ayrım yükseltiyor.
★★★
301 madenci ölmüştü.
Soma’da avukattı.
Tarikat yurduydu.
Kız çocukları yanmıştı.
Aladağ’da avukattı.
Çorlu’ da tren devrilmişti.
25 insanımız can verdi.
Çorlu’da avukattı.
Fişek fabrikası patlamıştı.
7 işçi hayatını yitirdi.
Hendek’te avukattı.
Validebağ’da yağma vardı.
Koru talan ediliyordu.
Validebağ’da avukattı.
Gezi direnişi oldu.
Gezi’de avukattı.
Türkiye’nin neresinde gerçek hukuk evrensel adalet arayışı varsa Can Atalay, hukuk eğitimi görmüş biri olarak oradaydı. TİP’ten milletvekili seçildi, dokunulmazlık hakkı kazandı ama hapisteydi. Anayasa Mahkemesi, Can Atalay’a ve onu milletvekili seçen Hataylı seçmenlere anayasal hakkının teslim edilmesi ve hapisten çıkarılıp Meclis’te milletvekili yapılması kararı aldı.
★★★
Yasama.
Yürütme.
Yargı organları.
Cumhurbaşkanı.
Bakanlar.
Yargıçlar.
Herkesin Anayasa Mahkemesi kararına uyması gerekir. Uymayan hukukun temel ilkelerini yıkmış sayılır. Hukukun temel ilkelerini yıkıp hak yemeyi; “milli yargı- batıcı yargı arasındaki mücadele” diye örtmeye kalkmak; Cemal Kaşıkçı dosyasında yapıldığı gibi “cinayeti işleyenleri davanın hakimi” kılmaktır.
★★★
20 yıl önce Fetullah Gülen ile birlikte yola çıktılar. Yargıyı ele geçirdiler. Anayasayı defalarca değiştirdiler. Değiştirdikleri anayasaya bile uymadılar. Sonra “Madem ki Erdoğan anayasaya uymuyor, anayasayı Erdoğan’a uyduralım” diye çatık kaş hali yarattılar. Buradan iktidarın iki dudağı arasında bağlı yargı yapısı kurdular ve bizzat kendi içlerinden birileri; “militan yargımızı oluşturmuşuz” demeye başladılar. Şimdi yeni bir anayasa yapıp; “Erdoğan’ı ölünceye kadar Cumhurbaşkanı yapmaya” kılıf hazırlıyorlar.
Biz tükürdük.
Siz yalayın.
Filmin özü budur.
Dünyada ilk: Cüzdansız kaymakam!
Lokantaya gitti. İştahı yerindeydi. Pilav üstü döner yedi. Üstüne sütlaç getirin dedi. Sütlacı da bitirdi. Lokantanın garsonu; “çay ikramımız olsun” servisi yaptı. Çayı da içti. Lokantanın sahibi kasada oturuyordu. Kasaya gitti; “pilavı da sütlacı da beğenmedim, hesabı ödemiyorum” dedi. Lokanta sahibi kaymakamın gücü altında korktu, pıstı, sindi; afiyet olsun gibisinden kolonya ikram etti. 2023 yılının Kasım ayında cüzdansız kaymakam dünyada ilk örnek Türkiye’de göründü. Kaymakam kimi örnek aldı? Cüzdansız kaymakamın zihniyeti hangi yapıdan güç buluyor?