Kusura kalma bir yere gitmiyorsun artık, geldin!
Sadaka kültürü ile uyuşturulan yurttaşların bir bölümü üzerinde durduğumuz değerler bütünü halının 21 yıldır altımızdan çekilmesine yeni yeni uyanıyor!
Telaşla uyanış yüzünden isyanları…
Bu yüzden, anam anam anam muhalefet partisi oldu soğan.
Kuyruklarda ittifak kurdu soğan, et, sebze, yağ ve fatura partisi. Anket yap, bırak yüzde 50+1’i yüzde 90+biri geçmezse anket şirketini de al git!
Nereye gidiyoruz yahu diyor 21 yıl sonra yurttaş…
Kusura kalma ama bir yere gitmiyorsun artık, geldin!
Uyku gözlerinden aksa da uyuyamayacağın, sistemin sıfırlandığı yerdesin.
Sen ayakta uyutulurken tek adam idaresinde neler olduğunu tek bir örnekle anlatayım…
***
10 şehrimiz 6 Şubat’ta depremle çöktü! Yüz binlerce bina yıkıldı, ayakta kalanların içine girilmiyor. Can kaybı 50 bin 500 deniyor ama enkazların önünde cenaze bekleyenler var hala.
Felaketin henüz üçüncü gününde 85 milyonun güvencesi Kızılay, çadır sattı 46 milyon liraya!
Asrın satışı ortaya çıkınca en sert tepkiyi komedyen Şahan Gökbakar verdi. Hal böyle olunca Kızılay’ın başındaki isim de çadır hesabını sosyal medyasından sadece ona verdi.
Çünkü başka kimse bu işin hesabını sormadı ondan!
Oysa hesap sormak için kanunla kurulmuş, isimleri bile duyanı titreten iki kuruluş var…
İlki, görevi “İdarenin her türlü eylem ve işlemleri ile tutum ve davranışlarını; insan haklarına dayalı adalet anlayışı içinde, hukuka ve hakkaniyete uygunluk yönlerinden incelemek, araştırmak” olan, başında Türkiye Ombudsmanı’nın oturduğu Kamu Denetçiliği Kurumu!
İkincisi, “Yönetim işlerinin hukuka uygun, düzenli ve verimli bir şekilde yürütülüp, geliştirilmesi amacıyla kurulan” Cumhurbaşkanı’na bağlı Devlet Denetleme Kurulu!
Bu iki güzide kurumdan çadırla ilgili çıt çıkmadı.
Ama depremden üç gün sonra çadır satan Kızılay’da, depremden 17 gün sonra şöyle bir şey oldu…
Kızılay’ı daha önce denetleyen Devlet Denetleme Kurulu’nun denetçilerinden biri, Kızılay’da Bütçe ve Muhasebe Yönetim Direktörü olarak hakkı olan güzel bir maaşla işe alındı!
Çadır denince dut yemiş bülbüle dönen AKP’nin grup başkanvekili Bülent Turan 2 Nisan’da, çadır satışından tam 52 gün sonra sert tepki gösterdi(!) Kızılay başkanına…
“Bu nasıl üslup? Yok mu sizin avukatınız/basın danışmanınız? Açıklama yapılacaksa yapsın! Göreviniz Recep İvedik tiplemesiyle bu seviyede bir polemik midir? Sadece işinize odaklansanız artık” dedi.
Anlaşıldı ki çadır değildi dert! Tipleme denilerek Recep İvedik karakterini yaratan ve bu ülkenin soru soran yurttaşını ipleme deniyordu Kızılay başkanına!
Turan’ın ardından Cumhurbaşkanı sözcüsü İbrahim Kalın da tepki gösterdi. Çadır satışından 65 gün sonra(!)
“Çadır satma meselesi yanlıştı! Bunu daha sonra Kerem Bey (Kızılay başkanı) de söyledi. Kendi kurumunu ve arkadaşlarını savunmak için yaptığı ilk açıklama yanlıştı! Kızılay hepimizin kurumu, kişilerin kurumlara zarar vermesine elbette izin verilmemeli” dedi.
Artık kimse en tepedeki, Kızılay’a sessiz kalıyor diyemezdi!
Çadır satışından 66 gün sonra bu kez Cumhurbaşkanı yardımcısı Fuat Oktay konuştu, “Bireylerden kurumları ayrıştırmak lazım. Arzu ederdik ki bu tür şeyler devreye girmesin. Kızılay’ın kendi genel kurulu vardır, kendi yönetimini kendisi belirler. Orada zaten gereken yapılır” dedi.
Satış üzerinden 68 gün geçmiş yardımcı cumhurbaşkanı ‘gereken yapılır’ diyor. Ölme eşeğim bekle!
Elinde terazi tutan adaletimizden, Türkiye Cumhuriyeti’nin savcılarından, Meclis’teki iktidar ortaklarından, İçişleri Bakanlığın’ndan, her işin başı olan Cumhurbaşkanlığı’ndan, isimlerinde ‘denetleme’ olan kurumlardan ‘Böyle bir zamanda çadır mı satılır’ diye soran çıktı mı?
Var mı hesap soran senin adına eyy yurttaş?
Boşuna, nereye gidiyoruz yahu demen. Bir yere gitmiyorsun artık, geldin!
Sistemin sıfırlandığı yerdesin, yol ayrımındasın.
Ya sıkıca ucuna basacaksın altından çekilen halının ya da sen bilirsin…