BASTIRILAN DUYGULAR İYİLEŞMEYİ ENGELLİYOR Uzm Psk. Urcan bastırılan duyguların iyileşmeyi engellediğini belirterek, “Deprem sonrasında enkazdan çıkarılan, yakınlarını kaybeden veya evlerinden konuyu takip edenler beklenmeyen bu olayın ağırlığı altında kalarak kendilerini çaresizlik içinde bulabiliyor. Bunun yanı sıra tepkisizliğin unutma sürecini hızlandıracağını düşünerek olay olmamış gibi davranan ve acıyı görmezden gelen insanlarla da karşılaşıyoruz. Bastırılan duygu ve düşünceler genellikle sonrasında daha şiddetli bir şekilde yüzeye çıkıyor. Bu da iyileşme sürecini oldukça güçleştiriyor. Duygularımızı, düşüncelerimizi, üzüntümüzü bastırmamamız gerekiyor” şeklinde konuştu. Uzm Psk. Urcan, deprem psikolojisinden uzaklaşabilmek adına alınabilecek önlemler konusunda şunları kaydetti: “Bireysel olarak kontrol sağlayabileceğimiz konularda eyleme geçmek bizi zihinsel anlamda rahatlatabilir. Örneğin binamızın deprem yönetmenliğine uygunluğunu tespit etmek, ev içinde tehlike oluşturabilecek eşyaları sabitlemek, ilk yardım eğitimi almak ve deprem çantamızı kontrol etmek olası bir depremde kaygıyla daha işlevsel baş etmeye katkı sağlayacaktır.” ÇOCUKLAR DEPREMİN ETKİLERİNDEN NASIL KORUNMALI? Özellikle küçük çocuklar ile annelerinin ve psikolojik rahatsızlıkları olan bireylerin depremden en çok etkilenen kesimler olduğunun altını çizen Uzm Psk. Melike Urcan, “Çocuklar ailelerinin tepkilerinden oldukça fazla etkilenir. Yüksek stres içerisindeki anne babalar, çocuklarının da stres yaşamasına ve kendilerini kötü ve güvensiz hissetmelerine neden olabilir. Bu noktada özellikle çocukların depreme ait görsellere ve videolara maruz kalmasına engel olunması gerekiyor. Paylaşılan videoları izleme ihtiyacı elbette duyulabilir ancak tekrar tekrar, gün boyunca yıkım görüntülerini izlemek ruhsal olarak etkilenmenize neden olacaktır” dedi.