Şok diyetlerin ağır bedeli
Son yıllarda hızlı kilo vermek için farklı öneriler, şok diyetler, açlık kampları, popüler diyetler medyada yer alıyor. Şarkıcı ve yönetmen Metin Arolat’ın ölümüyle yeniden gündeme gelen şok diyetleri tüm detayları ile ele alalım istedim. Beslenmede sihirli değnek etkisi gibi bir formül veya teknikten bahsetmek gerçekçi değil, hatta kısa sürede verilen kilolar sonrasında size fazlasıyla zarar verebiliyor.
Ketojenik beslenme popüler diyet olmamalı
Ketojenik diyet, dirençli epilepsi tanılı hastalarda kanıtlanmış tedavi edici bir diyet modelidir. Fakat günümüzde hızlı kilo vermek isteyenlerin uyguladığı bir beslenme modeli hâline geldiğinden bahsetmek mümkün. Aslında temelinde beyni glikozdan mahrum bırakarak kimyasını değiştirmek ve epilepsi nöbetlerini azaltmak yatıyor. Çalışmalar, bunu yalnızca kilo vermek için uygulayan bireylerde, diyeti bıraktıktan sonra bir yıl boyunca sürebilen, atardamar tıkanıklığına neden olan düşük yoğunluklu lipit ve trigliseritlerde yüzde 50’lik bir artış yaşanabileceğini gösteriyor. Ek olarak sonuçlara göre bireylerin dörtte üçü, kabızlık gibi sindirim sorunları yaşayabiliyor. Keton cisimlerinin oldukça asidik olduğunu ve bazı durumlarda böbrek taşı riskini artırabileceğini de hatırlatmakta fayda var. Yüksek protein, düşük karbonhidrat içeren düşük kalorili diyetler termojenik etkiyle kısa vade için hızlı kilo kaybı sağlayabilir ama bilinçsiz yapılan diyetlerde tartıda görülen kilo kaybı genellikle yağ kaybı olmayıp sadece kas ve su kaybı olacağını hatırlayın.
Su orucuna inanmayın!
Su orucu, su dışında hiçbir şey tüketemeyeceğiniz bir oruç çeşidi olarak tanımlanabilir. Kilo vermek ve detoks kaynaklı sıklığının arttığını görmek ise maalesef üzücü. Vücuda aşırı su alımı sodyum seviyesini düşürerek hiponatremi gibi problemlere ve başta beyin olmak üzere pek çok fonksiyonda olumsuz sonuçlara sebep olabiliyor. Öğün atlamak ve sadece sıvı ile beslenmek, diğer yandan vücudumuzdaki hayati besin öğelerini de kaçırmak anlamına geliyor. Uzun vadede yapıldığında, besin ve elektrolit dengesizlikleri nedeniyle tıbbi gözetim olmadan tehlikeli ve hatta ölümcül olabiliyor. Lütfen bu tarz beslenme planlarını uygulamadan önce bir beslenme uzmanı ile görüşmeyi unutmayın.
Çiğ beslenmek riskli
Evet, doğru duydunuz, bu diyette hiçbir şeyi pişmiş olarak yemiyor, çiğ besleniyorsunuz. Çiğ et ve yumurta dâhil. Sizce sürdürülebilir görünüyor mu? Araştırmalar ısıtma işleminin sindirime yardımcı olabileceğini ve fenolik asitler gibi antioksidanları artırabileceğini gösteriyor. Bir araştırmada, üç yıldan fazla çiğ gıda ile beslenen kadınların yüzde 30’unun çok az vücut yağının sonucu olarak aylık adet görmediğini belirtiyor. Burada gıda güvenliğine de ayrıca dikkat etmek gerek. İşlenmemiş süt ürünleri listeria enfeksiyonuna neden olabilir; çiğ yumurta salmonella bakterisi taşıyabilir ve pişmemiş etler bir bakteriye ve ölümcül sindirim sistemi problemlerine davetiye çıkarabilir.
Sadece kalori kısıtlamak yeterli değil! Twinkie diyeti
Kilo vermek için kalori sayanlar burada mı? Bugün bu alışkanlığınızın son günü olsun. Sadece kalori sayarak kilo verilebileceğini göstermek için gerçekleştirilen projede Profesör Haub, enerji alımını 10 hafta boyunca 2600 kaloriden 1800 kaloriye düşürüyor; fakat bu kalori kısıtlamasını abur cubur tüketerek yapıyor. Twinkie diyetinde toplam kalori alımının üçte ikisi paketli gıdalardan, cips, bisküvi gibi abur cuburdan geliyor, her gün multivitamin takviyesi alıyor ve protein içeceği içiyor. Kulağa ilginç gelebilir ama kilo vermenin temel kuralının; ne olursa olsun, yediğinizden daha fazla kalori yakmak olduğunu savunuyorlar. Fakat burada yeterli ve dengeli beslenmeyenlere kötü bir haberim var. Bu diyetteki besin eksikliği onu genel sağlığınız için tehlikeli bir fikir hâline getiriyor.
Bilinçsizce alınan takviyeler
Günümüzde gerek değişen toprak yapısı ve gıdanın besin değeri, gerek yaşam tarzı alışkanlıkları ile bazı vitamin ve mineral eksiklikleri görülebiliyor. Burada eksiklik durumunda kişinin isteğine bağlı olarak değil kan tahlil sonuçlarınıza ve bireysel metabolik ihtiyaçlarınıza göre hekim kontrolünde planlanması gerekiyor.
* Örneğin A vitaminin fazlası vücutta birikebiliyor ve karaciğer üzerinde olumsuz etki yaratıyor.
* Kalsiyumun fazlası ise böbrek taşı riskini artırabiliyor.
* Yüksek miktardaki niasin (B3) veya B6 vitamini sinir sistemini olumsuz yönde etkileyebiliyor.
* C vitamini gibi suda çözünen vitaminlerin fazlası ile depolanmadan idrar ile vücuttan atılıyor, fakat aşırı alım yine böbrekleri yoruyor.
* D vitamininin çok yüksek dozları böbrek taşı oluşumu, kemik kaybı, kalp ritmi bozuklukları ve böbrek yetmezliği riskini arttırabiliyor.