PELİN KAYA / Lüks dünyada itibar savaşı

Lüks moda sektörü hem ekonomik hem de kültürel anlamda ciddi bir türbülanstan geçiyor. Pandemi sonrası değişen tüketici alışkanlıkları, Z kuşağının gösteriş yerine anlam arayışı, sürdürülebilirlik baskısı ve ikinci elin yükselişi derken, sektörün “lüks” algısı her geçen gün daha da yıpranıyor.
Özellikle Trump’ın yeni vergi sistemiyle birlikte lüks dünyanın dev markaları hedef tahtasında. Sosyal medyada “Trade War TikTok” (TikTok Ticaret Savaşı) olarak adlandırılan yeni akım için Çinli tedarikçilerin üretim süreçlerini anlattığı video serisi de diyebiliriz. Kimi videolarda, “Ben bu çantayı 30 dolara ürettim, mağazada 3000 dolara satılıyor” diyen bir fabrika işçisini izliyoruz. Kimi zaman ise “Mağazadakiyle birebir aynı ürünü doğrudan bizden alın” çağrısında bulunan üreticiler çıkıyor karşımıza.
Lüks markaların yıllardır özenle inşa ettiği ve övündüğü birinci sınıf malzeme, el işçiliği, zanaatkârlık özellikleri bu video serisiyle büyük yara alıyor.
Binlerce dolara satın alınan ürünlerin maliyetlerinin ne kadar düşük olduğunu iddia eden içeriklerin yanına Çinli üreticiler tarafından bir başka iddia daha eklendi. O da “çakma” olarak bilinen bazı ürünlerin, aslında orijinal ürünlerle birlikte aynı üretim bantlarından çıkıyor olması. Bu söylem, tüketicide derin bir güven bunalımı yaratırken, gündeme “Gerçek lüks nedir?” sorusunu tekrar taşımış oluyor.
Tabii ki Avrupalı markalar, bu iddiaları sert biçimde reddediyor. “Made in France” ya da “Made in Italy” etiketlerinin ardında yasal denetimlerin ve karmaşık tedarik zinciri standartlarının olduğunu belirtiyorlar. Ancak Çinli tedarikçilerin buna da cevabı hazır: Temel üretim Çin‘de yapılıyor, son rötuşlar Avrupa’da tamamlanıyor.
Bu olay bir kez daha gösterdi ki, küresel moda endüstrisi sadece estetik ya da statü üretmiyor; aynı zamanda politik, kültürel ve ekonomik bir söylem de inşa ediyor.
UZAY SEYAHATİ Mİ REALITY ŞOV MU?
Çok takdir toplayacağı düşünülen turistik bir uzay seyahati kabusa ve dalga konusuna dönüşebilir mi? Evet, dönüşebilir. Şarkıcı Katy Perry, yayıncı Gayle King, Jeff Bezos‘un sevgilisi Lauren Sanchez, roket bilimci Aisha Bowe, sivil haklar aktivisti Amanda Nguyen ve yapımcı Kerianne Flynn, Blue Origin‘in 11 dakikalık uçuşuyla uzaya çıkıp geri döndüler.
İnişten sonra ne kadar değişmişlerdir bilinmez ama biz dünyada kalanlar günler süren ve hala devam dedikodular, iddialar ve ironilerle baş başa kaldık. Zira bu seyahatle ilgili herkesin ağzında tek bir soru var: Bu uzay uçuşu gerçekten neyin temsiliydi? Paranın ve güç ilişkilerinin mi?
Jeff Bezos’un sevgilisi Lauren Sanchez’in “ilham verici kadınları uzaya götürme” fikriyle şekillenen bu seyahatin feminist bir manifesto olarak sunulması işin en ironik kısmı olsa gerek. Zira bu kadınlar arasındaki tek gerçek bilim insanı olan Aisha Bowe’un yanında oturanlar, bu seyahati sosyal medya içeriğine dönüştürüyorsa.
Perry uzaydan indikten sonra kendini yerlere atarak öpüyor, aşkın tanımını bulduğunu söylüyor. Gayle King’in bezgin hali internette komedi konusu oluyor. Jeff Bezos roketin etrafında koşarken düşüp tüm dünyaya rezil oluyor. Blue Origin bu tür yolculukların fiyatını açıklamıyor ama koltuk başına 200 ila 500 bin dolar arasında olduğu tahmin ediliyor. Bir koltuk için minimum 150 bin dolarlık depozito alınıyor.
Gerçek şu ki; bu seyahat ne bilimle, ne kadınlarla, ne de insanlıkla ilgiliydi. Bu sadece elitist bir oyun alanının yeni sahnesiydi. Uzay yolculuğu bir lükse, bir poz verme alanına dönüşmüşse, biz de bu şımarıklığın adıyla dalga geçmekte özgürüz. Gerçekten “ilham verici olan kadınlar” hâlâ dünyanın dört bir yanında eğitim, eşitlik ve yaşam mücadelesi veriyor. Onları yüceltmek için ise roket değil, fırsat gerekli.
2025 MET GALA HAKKINDA BİLMENİZ GEREKEN HER ŞEY
Moda dünyasının en prestijli gecesi olarak kabul edilen MET Gala’nın gerçekleşmesine sayılı günler kaldı. 5 Mayıs gecesi yalnızca ihtişam ve şıklık değil, tarihsel bir anlatı ve kültürel bir temsil de izleyeceğiz. “Superfine: Tailoring Black Style” (Süper İnce: Siyahi Tarzda Terzilik) temasıyla düzenlenecek olan gala, her sene Metropolitan Müzesi’ne destek amacıyla gerçekleşiyor. Bu seneki galayı özel kılan ise, 2003’ten bu yana ilk kez erkek giyimine odaklanan moda sergisine ev sahipliği yapacak olması.
Serginin çıkış noktası, akademisyen Monica L. Miller’ın 2009 tarihli Slaves to Fashion (Modanın Köleleri) adlı eseri. Kostüm Enstitüsü’nün hazırladığı sergide, 18’inci yüzyıldan günümüze siyahi erkeklerin moda aracılığıyla ortaya koyduğu stil, direniş ve ifade biçimleri; kıyafetler, fotoğraflar, tablolar ve nadir arşiv örnekleriyle gözler önüne seriliyor.
Gecenin en merakla bekleneni ise konukların galaya hangi kostümlerle katılacağı. Bu yılki kıyafet kodu “Tailored for You” (Size Özel Terzilik) olarak belirlenmiş. Yani klasik bir smokinden fazlası bekleniyor.
Anna Wintour’un her yıl olduğu gibi yine ev sahibi rolünde yer aldığı gecede, bu yılın ünlü eş başkanları arasında aktör Colman Domingo, F1 pilotu Lewis Hamilton, müzisyen A$AP Rocky ve Pharrell Williams bulunuyor.
Basketbol yıldızı LeBron James ise onursal başkan olarak gecede yer alacak. Davetli listesi ise her zamanki gibi sır gibi saklanıyor ve sadece gala günü açıklanıyor.
Elbette bu büyülü geceye katılmak, hem prestij hem de büyük bir yatırım anlamına geliyor. Tek kişilik bir biletin fiyatı 35 bin dolardan başlıyor, on kişilik bir masa için ise 200 bin ila 300 bin dolar arasında bir meblağ ödemek gerekiyor. Tabii bu meblağları davetliler değil davetlileri giydiren dev moda evleri ödüyor, yıldız isimlere de bu pahalı pastanın tatlı kaymağını yemek ve ışıldamak kalıyor.