YAZARLAR

İLKER GEZİCİ / Okuldaki oyun kontrolden çıkarsa

Son dönemde akran zorbalığını konu alan ne çok film ve dizi gündeme geldi. Dijital platformda büyük kıyamet koparan Adoloscence şu an gündemde. Sinemada da tiyatroda da benzer konuların aynı dönemde işlenmesi bir tesadüf mü yoksa algıda seçicilik mi b ilmiyorum ancak, sosyal medya ve oyun bağımlılığı yüzünden ebeveynlerine ve arkadaşlarına, tavır ve davranışı değişen, şiddete meyilli çocukların hikâyelerini daha çok izleyeceğiz gibi… İlker Çatak‘ın Almanya adına 2023’te Oscar’a aday gösterilen Öğretmenler Odası ve Erdi Işık‘ın kaleminden önce tiyatroda izlediğim sonrasında Ceylan Özgün Özçelik rejisiyle sinemaya uyarlanan 10 Saniye filmi de aynı sularda yüzüyordu. Hatta şu sıralar tüm tiyatro dünyasının seyirciler ve sanatçılar dahil, izlenmesi gerektiğini düşünüp başrol oyuncusu Özge Özder‘in muazzam performansıyla ayakta alkışlandığı Gideon’un Düğümü adlı oyun da yine benzer özellikler taşıyor diyebilirim.

Şu sıralar vizyonda olan Armand adlı film de ortalığın karışmasına neden olan bir suçlama ile karşı karşıya kalan iki çocuk ve ebeveynlerinin hikâyesini konu ediniyor. Okul tatiline kısa bir süre kala okulda meydana gelen bir olayın ardından, filme adını veren 6 yaşındaki Armand ve arkadaşı Jon’un ebeveynleri yönetim tarafından çağrılır. İki çocuk hakkında ortaya atılan suçlama ortalığın karışmasına neden olur ancak gerçekte ne olduğunu kimse bilmemektedir. Ebeveynler ve okul personeli ne olabileceğine dair tartışmaya girer ve toplantı kısa sürede kontrolden çıkar. Çok geçmeden kaos oluşur… Armand’ın annesi Elizabeth (Renate Reinsve), eski şöhretinden uzak bir oyuncu.

Mağdur çocuğun annesi Sarah ve kocası tarafından, düzensiz yaşamı sebebiyle Armand’ı iyi yetiştiremediği için suçlanıyor Elizabeth. Hatta şiddet gördüğü kocasının trafik kazası sonucu ölümünden de onu sorumlu tutuyorlar. Kadın oğlunu ve kendini savunmak durumunda kalıyor. Konu iki çocuğun olayından çıkıp ebeveynlerin birbirlerinden intikam alma hikâyesine dönüşüyor. Okul yönetimi iki tarafı da idare etmeye olayı büyütmeden kapatmaya çalışıyor. Ancak önceden çok yakın dost olan iki annenin geçmişten gelen öfkeleri konuyu farklı boyutlara taşıyor. Herkes eteğindeki taşı dökerken aslında kimsenin masum olmadığı ortaya çıkıyor. Senaristliğini ve yönetmenliğini Halfdan Ullmann Tøndel‘in üstlendiği film Norveç’in Oscar adayı olmuştu. Yönetmen, zaman zaman teatral sahnelere metaforik anlatımlara başvurarak tempoyu düşürse de gerilimi sürekli ayakta tutmayı başarmış. Seyirciyi iki saat boyunca süren okul toplantısına ortak eden film, zaman zaman sinir bozucu olsa da, yargıya varmayan tarafsız tutumuyla ve özellikle başrol oyuncusu Renate Reinsve’nin başarılı performansıyla övülüyor.

İNTERNETTEN ARKADAŞ OLMAYI BİR DAHA DÜŞÜNÜN
Sosyal medyadaki arkadaşlık siteleri çok meşhur malum. Oradaki uygulamalardan tanışıp arkadaş olduğunuz biriyle ilk kez buluşacaksınız. Aşırı heyecanlısınız. Görüntülü konuşmalar yapılmış, sohbetler edilmiş ama ilk defa buluşacaksınız. Bir araya geliyorsunuz. Şık bir restorandasınız, gecenizin tadını çıkarıyorsunuz. Bir anda telefonunuza beklenmedik bir bildirim düşüyor: Restorandaki tanımadığınız birinden bir gelen isteği, şaka olduğunu düşünerek kabul ediyorsunuz. Ancak gelenler komik şakalar değil. Mesajlar hem tehditkâr hem kişisel. İzleniyormuş, gözlemleniyormuş, manipüle ediliyormuşsunuz gibi hissetmeye başlıyorsunuz. Dakikalar içinde, keyifli geceniz karanlık ve potansiyel olarak tehlikeli bir hâl alıyor. Hatta işler o kadar ileri boyuta geliyor ki, polisi aramak istediğinizde telefonunuz engelleniyor, karşınızdakine durumu anlatmak istediğinizde öldürülmekle tehdit ediliyorsunuz. Kâbus gibi bu sarmaldan nasıl çıkacaksınız?

İşte vizyondaki Drop: Kabul Et veya Reddet filmi tam da bu konuyu anlatıyor. Film; isimsiz, görünmeyen internet ortamından birinden rahatsız edici seviyede tehditler alan Violet’in (Meghann Fahy ) ilk randevusunda yaşadığı korku dolu anlara ortak ediyor seyirciyi. Dul bir anne olan Violet, yıllar süren yalnızlığın ardından yeniden bir randevuya çıkma cesaretini gösterir. Henry (Brandon Sklenar ) ile tanışması başlangıçta ümit verici olsa da, bu romantik atmosfer kısa sürede bozulur. Violet’in cep telefonuna gelen anonim mesajlar, randevusunu adeta bir kabusa dönüştürür. Bir yabancı, Violet’i talimatlarına tam olarak uymadığı takdirde oğlu Toby’yi ve kız kardeşi Jen’i öldürmekle tehdit eder. Gizemli kişi Violet’ten belediye başkanının fotoğraflarını çeken erkek arkadaşı Henry’i öldürmesini ister. Aşk dolu romantik bir gece yaşamak isterken Violet, katil olmanın eşiğine gelir. Hem kendisini hem de ailesini kurtarmanın bir yolunu bulmalıdır. Gerçek bir olaydan yola çıkarak filme aktarılan konu aslında internet dünyasının korkunç yüzünü bir kez daha gösteriyor. Christopher Landon’ın yönettiği filmde tempo hiç düşmüyor. Violet ile birlikte katili bulmaya çalışan seyirci sürekli ters köşeye düşüyor. Bu tarz katil kim sorulu gerilim filmlerini seviyorsanız Drop: Kabul Et veya Reddet tam size göre.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu