YAZARLAR

NEBİ MİŞ / Makul çoğunluk ve siyasi okuryazarlık

Siyasetin sıcak günlerindeyiz. Belediye yolsuzluğu soruşturmasını, muhalefet sürekli bir siyasal aktivizme dönüştürmek istiyor. Eylem ve megafon siyaseti ile neyin amaçlandığına ve bunun toplum üzerinde ne tür bir etki oluşturacağına önceki yazılarda değinmiştim. Bugün bu siyasetin başka bir yönüne ve makul çoğunluğun bu meseleye nasıl yaklaştığına dikkat çekmeye çalışacağım.
CHP’li siyasetçiler içeriye kabaca; sokak siyaseti, boykot eylemleri ve gençlik protestolarının seçim sonuçlarını kendi lehlerine çoktan belirlediğini söylüyorlar. Hakikatin ne olduğundan bağımsız olarak, bunun olağan bir muhalefet tarzı olduğunu söyleyip geçebiliriz.
İçeride farklı şeyler söyleseler de, dışarıya yazılan şikâyet mektuplarında, bu eylemlerin esas amacının Batı’nın gündeminde kalmak olduğu net olarak anlaşılıyor. Bugüne kadar Özgür Özel ve İmamoğlu başta olmak üzere CHP’li birçok siyasetçi, CHP’yi destekleyen akademisyen ve gazeteciler, Batılı medya organlarına yorum yazdılar, demeç ve röportaj verdiler.
Açıklamalarında genellikle şunu öne çıkarmaya çalışıyorlar: Eylemlere ve sokak siyasetine atıfla, Türkiye’nin istikrarsızlaşma riskinin esas Batı’yı endişelendirmesi gerektiğini vurguluyorlar. “Türkiye’nin istikrarı hiçbir zaman yalnızca kendi vatandaşları için önemli olmamıştır” cümlesi tüm şikâyet mektuplarının içinde var. Cümlenin devamının Avrupa‘ya mesajla devam ettiğini söylemeye gerek yok.
Yine bu mesajların bir yerine, son birkaç haftadır yaşananların Türk ekonomisine nasıl olumsuz etki ettiği birtakım abartılı rakamlarla iliştiriveriliyor. Böyle bir ülkeye yabancı yatırımcının zaten gelmeyeceği de yine mesajın içinde veriliyor.
Sokak siyasetinin bir ülkeyi istikrarsızlaştıracağını bizzat muhalefet, Batı‘ya yazdığı şikâyet mektuplarında kendisi söylemiş oluyor. Sokak siyasetinin çoklu amaçlarını ifşa etme pahasına bunu yapıyor. Muhalefetin eylem siyasetinin ülke ekonomisine maliyetini, Özgür Özel bu hafta grup konuşmasında nerdeyse övünerek açıkladı. Sorumluluğu iktidara yükledi. Belediye başkanı tutuklanmasa böyle olmazdı demeye getirdi.
Batı’nın desteğini, muhalefetin niçin bu kadar çok istediğini anlamak gerçekten zor. Batı bir partiyi destekledi diye seçmenlerin söz konusu partiye yöneldiği varsaymak bir yanılsamadır. Hele milliyetçiliğin tüm dünyada yükseldiği bir dönemde, Batı’nın desteğini bir muhalefet partisinin bu kadar önemsemesi hayra alamet değildir.
Muhalefetin bu eylem stratejisinin muhalefete oy kazandırdığı iddiası birtakım kamuoyu araştırma rakamlarıyla yazılıp konuşuluyor. Şu an bu eylem stratejisinin kime kaybettirip kime kazandırdığını anketlerle ölçmek zordur. Ancak geçmişten bugüne toplumun geniş kesimlerinin bu meselelere nasıl yaklaştığını yine geçmiş ölçümler üzerinden analiz edebiliriz.
Türkiye‘nin makul çoğunluğu aşırılıklardan uzaktır. Merkez ve sağ eğilimdir. Ekonomik refahı önemser. Devlet güvenliğini ve istikrarı önceler. Her ne olursa olsun ülkesinin Batı’ya şikâyet edilmesini istemez. Yolsuzluk ve rüşvet iddiası ile tutuklanan bir siyasetçi için muhalefetin ülke ekonomisine zarar vermesini tasvip etmez. Eğer bir siyasetçinin mağdur edildiğini düşünüyorsa zaten ona göre kararını oluşturur.
Makul çoğunluk, siyasetin sıcak gündemini izler. Bu dönemlerde sesini çok çıkarmaz. Bu kesim aktif siyasetin çok içinde olmasa da siyasi okuryazarlığı yüksektir. Olan biteni iyi anlar. 2023 ve 2024 seçimlerinin sonuçları bize seçmenin siyasi okuryazarlığının ne kadar yüksek olduğunu net olarak gösterdi. İktidar ve muhalefet için her iki seçimin sonucu tam bir laboratuvar işlevi görür.
Ülke ekonomisine zarar vererek muhalefet yapılmaz. Batı’nın gündeminde bir gün fazla kalmak için gençler sokağa davet edilmez. İktidarla mücadele, siyasi alanda ve ülke içinde yapılır.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu