BEŞİKTAŞFENERBAHÇEGALATASARAYGÜNDEMSPORTRABZONSPOR

Başkan Erdoğan: Mescid-i Aksa Müslümanlara aittir…

BİR VİCDAN MESELESİ

Bizden önce yapılan konuşmaları büyük bir ilgiyle takip ettik. Her iki Meclis Başkanımızı, verdikleri çok önemli mesajlar dolayısıyla ayrı ayrı tebrik ediyorum. Burada şu gerçeği tekrar hatırlatmak isterim; Filistin davasını savunmak, sadece mazlum bir halkı savunmak değildir. Filistin’i savunmak; insanlığı, barışı ve adaleti savunmaktır. Filistin davası, yaklaşık bir asırdır her türlü zulme, barbarlığa ve katliama maruz kalmış bir halkın haysiyet davasıdır. Tüm bunlarla birlikte, Filistin davası özü itibarıyla insan olmak, insan kalmak meselesidir. Sadece Müslümanların değil; vicdan sahibi her insanın meselesidir. Elbette bu dava, bir siyasetin de ötesinde, bir vicdan meselesidir. Bugün burada bulunan siz kıymetli kardeşlerim, aslında tam da bunu yapıyorsunuz. Duruşunuzla sadece Filistin’i ve Filistin halkını değil, insanlığı ve insani değerleri de savunuyorsunuz. Zulme karşı susmayarak, baskılara boyun eğmeyerek tüm insanlığa adeta nefes oluyorsunuz. Filistin davasına verdiğiniz güçlü destek için, zor zamanda sergilediğiniz onurlu duruş için, insanlık cephesinde cesaretle yer aldığınız için her birinizi yürekten kutluyorum.

212 GAZETECİ İNFAZ EDİLDİ

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanımıza da bu anlamlı toplantıya öncülük ettiği için ayrıca teşekkür ediyorum. İnşallah bu dayanışmayı, bu birlikteliği ilelebet muhafaza edeceğiz. Kıymetli misafirler, 7 Ekim 2023 tarihinden bu yana Gazzeli ve Filistinli kardeşlerimiz, son yılların en büyük haydutluklarından birine maruz kalıyor. İsrail hükümeti, çocuk, kadın, bebek, yaşlı demeden tam bir soykırım halinde Filistinli kardeşlerimizi katlediyor. İsrail’in vahşice öldürdüğü 60 bine yakın Filistinlinin kahir ekseriyeti kadın ve çocuklardan oluşuyor. Nüfusun yüzde yedisinden fazlası ya katledildi ya da sakat bırakıldı. Sahadaki gerçekleri dünyaya aktarmak için çalışan tam 212 gazeteci infaz edildi. Önceki gün bir kadın gazeteci, 10 kişilik ailesiyle birlikte şehit edildi. Yüzlerce doktor, hemşire ve sağlık personeli kurşunların hedefi oldu. Yardım görevlileri öldürüldü. İlaç, su, gıda bulamadığı için bebekler göz göre göre hayatını kaybetti. Çocuğunun doğum gününü Gazzeli çocukları öldürerek kutlayacak kadar insanlıktan çıkmış bir güruhla karşı karşıya kaldık. Okullar, kiliseler, camiler, üniversiteler bombalandı. Gazze’deki binaların neredeyse yüzde 80’i yıkıldı. Gazze, taş üstünde taş kalmayacak şekilde harabeye çevrildi. Elli milyon tondan fazla molozun altında kalan bir enkaz yığınından söz ediyoruz.

Başkan Erdoğan: “Mescid-i Aksa Müslümanlara aittir…” | Video

18 AYDIR 3 MAYMUNU OYNUYORLAR

İsrail, yeniden başlattığı saldırılarla Gazze’de ayakta kalan son binaları, hastaneleri, sivil yerleşim yerlerini ve Gazze’nin hayat damarı olan temiz su kaynaklarını da teker teker imha ediyor. İşgal güçlerinin koruması altındaki yerleşimci vahşeti, Batı Şeria’da tüm hızıyla sürüyor. Meselenin daha vahim tarafı şudur, değerli kardeşlerim: Bütün bu zulüm ve barbarlıklar, tam 18 aydır “medeni” denilen dünyanın ve tüm insanlığın gözleri önünde sergileniyor. Gazeteciler öldürülüyor, uluslararası basın kuruluşları sadece seyrediyor. Çocuklar öldürülüyor, insan hakları savunucuları sessiz kalıyor. Sağlık çalışanları hedef alınıyor, Batı dünyası olan biteni sadece izliyor. UNRWA gibi kritik kurumlar kapatılmak isteniyor, Birleşmiş Milletler süreci ise adeta seyirciye dönüşmüş durumda. Yıllardır özgürlüklerden, haktan, hukuktan, basın hürriyetinden dem vuranlar, İsrail’in bu katliam politikası karşısında tam 18 aydır üç maymunu oynuyor. Buradan bir kez daha soruyorum: Nerede uluslararası hukuk? Nerede insan hakları evrensel beyannamesi? Nerede ortalığı ayağa kaldıran, bütçeleri milyarlarca doları bulan yapılar, örgütler, kurumlar? En küçük bir hadisede hemen ambargo silahını çeken Batılı devletler, İsrail’e karşı neredeler? Nerede BBC, nerede CNN ve diğerleri? Gazze’de insanlık öldürülürken, çocuklar, bebekler, kadınlar yanarak can verirken, gazeteciler infaz edilirken bunları gören bir dünya var mı?

EN SOMUT TEDBİRLER ALDIK

Şimdi, değerli kardeşlerim, mazlumların yanında yer almayan bir küresel düzen, zalimlerin oyuncağı olmaya mahkûmdur. Bugün dünya, zalim karşısında susan, hatta zulmü alkışlayan bir düzenin esiri olmuştur. Uluslararası hukuk, adaleti tesis etmenin değil, güçlünün gücünü tahkim etmesinin aparatı haline gelmiştir. Hukukun üstünlüğü yerine, kişiye ve devlete göre değişen bir hukuk düzeni hâkimdir. Gazze’de uluslararası sistem sınıfta kalmıştır. Birleşmiş Milletler’den Avrupa Birliği’ne kadar birçok kurum ve kuruluş, savunduklarını iddia ettikleri ilkeleri çiğneme pahasına Gazze’de çok kötü bir imtihan vermiştir. Elbette başkalarını eleştirirken kendimizi de ihmal edemeyiz. İsrail’e somut tedbir alan ülkelerden bir tanesiyiz. Resmi kurumlarımızın yanı sıra, sivil toplum kuruluşları ve hayırseverlerimiz adeta Filistin ve Gazze için ticari işlemleri tamamen durdurarak bu alanda cesur bir adım attılar. Filistinli kardeşlerimize yönelik insani yardımlarımızı aralıksız sürdürüyoruz. Hamdolsun, 100 binin üzerinde insani yardım malzemesini bölgedeki kardeş ülkelerin desteğiyle teslim ederek Gazze’ye ulaştırdık. Buradan tüm katkı sunanlara bir kez daha teşekkür ediyoruz. Bundan sonra da Gazze’ye yardım elimizi uzatmaya devam edeceğiz.

İÇİM KAN AĞLIYOR

Bakın üzülerek söylüyorum, içim kan ağlayarak söylüyorum; İslam dünyası da kendisinden bekleneni maalesef yerine getirememiştir. Şüphesiz çok büyük gayretler sarf edildi. Zulmü engellemek için pek çok yol denendi. Diplomasinin bütün imkânları kullanıldı. Çok sayıda yüksek düzeyli toplantılar, zirveler ve temaslar gerçekleştirildi. Ama sonuçta Gazze’nin tamamen yıkılmasına, 60 bine yakın Gazzeli’nin katledilmesine mani olunamadı. İşte bunun üzerinde hepimizin uzun uzun düşünmesi gerekiyor. Müslümanlar olarak kapsamlı bir muhasebeye ihtiyacımız olduğu açıktır. Tabii burada şu gerçeği de vurgulamak durumundayım; Filistinliler öldürülürken seslerini çıkarmayanların, Gazze halkının işgale karşı verdiği direnişe “terörizm” yaftası yapıştırarak soykırımı normalleştirmeye çalıştıklarını görüyoruz. Türkiye olarak bu iftiraları, bu kara propagandayı reddettiğimizi bugün bir kez daha çok net bir şekilde söylemek isterim. İşlediği cinayetler ve katliamlar yaptırımsız kaldıkça, İsrail hükümeti soykırım politikasına hız veriyor. Bu insanlık düşmanı zihniyetle uluslararası hukuk önünde hesaplaşmak, hunharca katledilen on binlerce çocuğa karşı en temel görevimizdir. Unutulmamalıdır ki, cezasız kalan her suç faili daha da şımartır. Uluslararası Adalet Divanı’nda İsrail aleyhine açılan soykırım davasına bu açıdan büyük önem veriyoruz.
İsrail’in hukuka hesap vermesi için biz de müdahillik başvurumuzu yaptık. Sivil toplum kuruluşlarımız da mahkemeye dosya ve delil sunmaya devam ediyor. Netanyahu’nun ve cinayet şebekesinin uluslararası mahkemelerde er ya da geç yargılandığını inşallah hep birlikte göreceğiz.

MESCİD-İ AKSA KIRMIZI ÇİZGİMİZDİR

Kudüs-ü Şerif’e ve ilk kıblemiz Mescid-i Aksa’ya yönelik baskınların da arttığını görüyoruz. Fanatik, soykırımcı İsrailliler; silahlı güvenlik görevlileri eşliğinde ve korumasında Mescid-i Aksa’ya girerek Müslümanları tahrik ediyor, kışkırtıyorlar. Şunu bir kez daha açık açık ifade ediyorum; Mescid-i Aksa ve Kubbetü’s-Sahra’nın içinde bulunduğu Harem-i Şerif, 144 dönüm alanıyla sadece Müslümanlara aittir ve bir bütündür. Bunun zedelenmesine asla izin vermeyiz. Mescid-i Aksa bizim kırmızı çizgimizdir ve ebediyete kadar da böyle kalacaktır. İsrail, Harem-i Şerif’in kutsiyetini ve bütünlüğünü tehdit eden taciz, baskın ve provokasyonlarına derhal son vermelidir. İsrail’in saldırganlığı ve hukuk tanımazlığı yalnızca Filistin’le sınırlı kalmıyor. Suriye ve Lübnan’a yönelik saldırılar, Netanyahu yönetiminin Orta Doğu’da huzur ve barış istemediğini açıkça ortaya koyuyor. Etnik köken ve mezhep temelli farklılıkları kaşıyarak, Suriye ve Lübnan’ın istikrara kavuşmasını engellemeye çalışıyor.
Bölge dışı aktörleri sürekli kışkırtarak çatışmayı yeni coğrafyalara taşımak istiyor. Terör örgütleriyle iş tutarak çok tehlikeli bir oyun oynuyor. Yani meşru bir devlet gibi değil, başıbozuk bir örgüt gibi hareket ediyor.

SAVUNMAYA SABIRLA DEVAM EDECEĞİZ

Bakın, biz bunun sürdürülebilir olmadığı kanaatindeyiz. İsrail, komşularını istikrarsızlaştırarak kendi güvenliğini sağlayamaz. Komşuda ateş yanarken, “dumanı bana gelmesin” demek yalnızca akıl dışı değil, aynı zamanda imkânsızdır. Kendi vatandaşlarıyla birlikte bölgedeki ülkeleri tehdit ve tedirgin eden bu cinnet hali bir an önce son bulmalıdır. Yoksa o ateş, körükleyenleri de kısa bir zaman sonra yakacaktır. Türkiye olarak coğrafyamızdaki hiçbir şımarıklığa, zulme, hiçbir hukuk ve kural tanımazlığa sessiz kalmadık. Bundan sonra da sessiz kalmayacağız. Bölgemizdeki herkes için barışı, huzuru, istikrarı ve güvenliği savunmaya sabırla devam edeceğiz. Aziz kardeşlerim, gelinen aşamada önceliklerimizi; kalıcı ateşkesin derhal sağlanması, insani yardımların kesintisiz bir şekilde Gazzeli kardeşlerimize ulaştırılması ve işgal güçlerinin Gazze’den tamamen çekilmesi oluşturmaktadır. Bu minvalde, Katar ve Mısır tarafından yürütülen ateşkes müzakerelerinin bir an evvel neticeye varmasını temenni ediyorum. Ateşkesin sağlanmasıyla birlikte, imar çalışmalarına vakit kaybetmeden yeniden başlanması son derece mühimdir. Mısır’ın öncülüğünde hazırlanan plana, burada temsil edilen tüm kardeş ülkelerin desteği büyük önem taşımaktadır.

ÖNEMLİ VAZİFELER DÜŞÜYOR

Bu vesileyle şunu bir kez daha vurgulamak istiyorum; iki devletli çözümün alternatifi yoktur. Ve coğrafi olarak 1967 sınırları temelinde kurulacak bağımsız, egemen, başkenti Doğu Kudüs olan bir Filistin devleti hedefinden asla vazgeçmeyeceğiz. Sürgün edici hiçbir teklifin bizim nezdimizde bir kıymeti yoktur, unutmayın. Milyonlarca Filistinliyi anahtarlarıyla birlikte evlerinden eden anlayışa asla tahammülümüz olamaz. Biz, kardeşlerimizin özgürce ve diğer inançlarla barış içinde yaşamaları için elimizden gelen her türlü desteği vermeye devam edeceğiz. Tek başımıza da kalsak, Filistin davasını savunmayı sürdüreceğiz. Son olarak, geçtiğimiz hafta Antalya Diplomasi Forumu kapsamında İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Ligi Gazze Temas Kurulu’nu topladık. Ancak şunu unutmamak gerekir; bizim siyasi düzlemde attığımız bu adımların, halkın desteği olmadan başarıya ulaşması mümkün değildir. Bu noktada, gerekli toplumsal dayanışmayı sağlamak adına siz değerli başkanlara da önemli vazifeler düşmektedir. Gazze’deki soykırım karşısında göstermiş olduğunuz dirayetli tutumu bir kez daha takdirle karşıladığımızı özellikle ifade etmek istiyorum. Rabbim yar ve yardımcımız olsun diyorum. Bu düşüncelerle toplantımızın hayırlara vesile olmasını diliyorum. Sizleri, devlet ve hükümet başkanı kardeşlerime ve temsil ettiğiniz dost ve kardeş halklara en kalbi selamlarımı iletiyorum. Tekrar buluşmak temennisiyle, hepinizi Allah’a emanet ediyorum. Kalın sağlıcakla.

MECLİS BAŞKANLARIYLA AİLE FOTOĞRAFI ÇEKİLDİ

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un öncülüğünde düzenlenen Filistin’i Destekleyen Parlamentolar Grubu Toplantısı, Başkan Erdoğan’ın katılımıyla başladı. Başkan Erdoğan, toplantı öncesinde katılımcı meclis başkanlarıyla aile fotoğrafı çektirdi. Toplantıda, Filistin Ulusal Konseyi Başkanı Rawhi Fattouh, Katar Şura Meclisi Başkanı Hassan bin Abdulla Al Ghanim, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Federal Ulusal Konseyi Başkanı Saqr Ghobash, Pakistan Ulusal Meclis Başkanı Serdar Ayaz Sadık, Malezya Temsilciler Meclisi Başkanı Tan Sri Dato Johari bin Abdul, Endonezya Temsilciler Meclisi Başkanı Puan Maharani, Senegal Ulusal Meclisi Başkanı El Hadj Malick Ndiaye, Ürdün Temsilciler Meclisi Başkanı Ahmad Safadi, Bahreyn Temsilciler Meclisi Başkanı Ahmed Al Musalam, Cezayir Ulusal Meclis Başkan Vekili Hammad Ayoub, Azerbaycan Meclis Başkan Yardımcısı Ali Ahmadov ve Mısır Temsilciler Meclisi Başkan Yardımcısı Ahmed Saad El Deen yer aldı.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu