YAZARLAR

Güncel Eko-Politik akıştan yansımalar

Düzenlenen İsrail saldırısıyla, otuz yıldan uzun bir süredir Hizbullah liderliğini aralıksız sürdüren Hasan Nasrallah’ ın yaşamını kaybetmesi temelinde, jeopolitik gerginlik ve riskleri arttırıcı kuvvetli bir etki ortaya çıktığı izleniyor. Nitekim, İsrail’in saldırıya verdiği “new order-yeni düzen” adı, yeni gelişme ile açılımlara işaret ediyor. Lübnan’ daki Şii nüfusun kuzeye; Sünni/Falanj ağırlığının bulunduğu bölgelere doğru harekete zorlanması, ülke tarihinde yer alan kanlı iç savaş hatıralarını ve benzer senaryoları da gündeme getiriyor. İran’ın alacağı pozisyon ve aksiyonlar temelinde, daha geniş bölgesel çatışma ile risklerin, artık ihtimal dahiline alındığı değerlendiriliyor. ABD başkanlık seçimlerine kısa bir süre kala, küresel piyasaların bu gelişmeleri nasıl okuyacağı konusu önem kazanıyor. Üstelik, bizzat genel sekreterinin güncel ifade ve ikrarı ile “kabiliyet ve yaptırım gücü sınırlı” Birleşmiş Milletler gerçeği karşımızda duruyor.

Birleşmiş Milletler Genel Kurul toplantısından dönüşünde Sayın Cumhurbaşkanı’nın ifade ettikleri ve Avrupa Birliği ile karşılaştırmalı olarak irtibatlandırdıkları BRICS ve ASEAN ile yeni açılımlar ön plana çıkıyor. En üst düzeyden işaret ve gidişat bu yönde yapılandırıldığına göre, hemen üzerine eğilinmesi gereken ticaret politikalarına dair ödevlere dikkat çekmek gerekiyor:

BRICS yapılanması içerisinde yer alan ülkelerle, Türkiye’nin aleyhine olan dış ticaret dengesinin-Çin bakımından 1/9 oranında- hangi yollarla iyileştirileceği ile ilgili taktik ve teknik çalışmalar süratle tamamlanmalıdır. Muhtemel bir katılımın getireceği/zorunlu olarak dayatacağı ticaret kural ve uygulamaları temelinde, rekabetçi strateji/karşı strateji modelleri yapılandırılmalıdır. Ağırlıkla hammadde/meta üreticisi ülkelerden oluşan yapının bu yönü ve olası etki analizleri de ikmal edilmelidir. Rezerv para olan ABD dolarına alternatif efektif geliştirme ve ortak bankalaşma gibi BRICS açılımları, anlık ve gelecekteki halleri bakımından değerlendirmeye alınmalıdır. Topluluğun kurucu üyesi Çin’in, elli milyar dolara yaklaşan yıllık ticaret hacmi ile Türkiye bakımından Asya’da birinci; dünyada üçüncü ticaret ortağı konumuna sahip olduğu gerçeği ana kerteriz noktası alınmalıdır. Bakan Şimşek’in yakın zamanda beklenilen Çin ziyareti, bu kapsam ve yönde yeni bir duruşu sergileme imkanı olarak önem ve özenle değerlendirilmelidir.

ASEAN, Türkiye’nin, ticari açılım ve opsiyon zenginleştirme bakımından “elini ağırdan aldığı” bir yapılanma olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu özellikli ve özgün pazara girişte; Tayland ile öncelikli işbirliği ve koordinasyon doğru tercihi ortaya konmuş, ancak bu ülke ile STA (Serbest Ticaret Anlaşması) sürecinde ilerleme sağlanamamıştır. Karşı tarafın olumlu tutum ile beklentileri temelinde, anlaşmanın bir an önce tamamlanması yerinde olacaktır. Bu cümleden ve irtibatlı olmak üzere, Güney Kore ile yapılmış STA temelinde yaşanan sıkıntılar; edinilen dersler ve düzeltilmesi gereken yönler özenle değerlendirilerek, anlaşmanın revizyon süreci yeniden ele alınmalı ve sonuca bağlanmalıdır.

TCMB ve BDDK ikili düzenlemesi ile daha önce farklı kapsam ve hesaplama temelinde çok kez başvurulmuş “borç yapılandırma” mekanizması, bu kez tüketici kesimine yönelik olarak gerçekleştirilmiş oluyor. Sadece İstanbul’da sekizyüzbine yakın vatandaşın kredi kartı borcu yüzünden yasal takip altına düştüğü ve ihtiyaç kredilerinde temerrüde düşme oranın hızla arttığı bir tabloda, beş yıllık bir vadeye kadar ve sabitlenmiş faiz oranı ile yeniden yapılandırma imkanı tanınıyor. Her ne kadar, KKDF ve BSMV ilaveleriyle, “3.11” olarak deklare edilen faiz oranı; “4.04” manşetine yükselse de, borcunu ödemek ve kart/kredi kullanma imkanlarından tamamen mahrum kalmak istemeyen kişilere yeni bir fırsat sağlanmış oluyor. Bununla birlikte, bu düzenlemenin, daha ziyade bankaların lehine olacağı; vatandaşa bir “pencere” açılmış ise, bankalara, bilanço iyileştirme/karlılık bakımından bir “kapı” açıldığını belirtmek gerekiyor. Borsamızın, bankalar ağırlık ve önderliğindeki hareket gerçeği ışığında, kısa ve orta vadede, “sermaye piyasası dostu” bir gelişme olarak okumak doğru oluyor. Vatandaşlara; düzenlemenin 26 Eylül tarihine kadar dönemi kapsadığı ve önümüzdeki dönemde beklenen enflasyon düşüşü karşısında gerileye(bile)cek faiz oranlarına göre daha yüksek maliyetle ödemeye devam etme riskini taşıdığını hatırlatmak yerinde bulunuyor.

TCMB’nin en son enflasyon beklentilerine dair paylaşımında, piyasa uzmanları (%20’lerde) ; reel kesim (% 50’lerde) ve hanehalkı (%70’lerde) bakımından farklılık makasının halen açıklığını koruduğu görülüyor. Bu tablonun, beklenti yönetimi bakımından “istenilen durumu yansıtmadığı” tespiti önemle not ediliyor. Bu kulvarda, henüz devreye alınan “asgari kurumlar vergisi” kabilinden mali politika araçlarının üzerinde ve ötesinde, “bütüncül ve senkronize düzenlemelere” ihtiyaç olduğuna, bir kez daha, vurgu yapmak gerekiyor.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu