New York’un ortasında, Angelina Jolie’nin kadınlara adadığı atölyede Türk kahvesi, çok kültürlü bir direnişin ilk yudumu oluyor. Sanat ve dayanışma atölyesinde kahveyle başlayan sergi alanında İran’dan Afganistan’a kadın hikâyeleri, saç telleriyle anlatılıyor
Bu hafta size New York‘ta Türk motifleriyle dolu, ünlü aktris Angelina Jolie‘nin de içinde geçtiği bir günü anlatacağım. Şehrin ortasında ama sanki zamanın dışında bir yerdeydim.
Bir atölyeyi ziyaret ediyorum. Angelina Jolie’nin kurduğu ve kadınları odağına alan bu atölyeye girerken sadece bir sergi değil, bir direniş mekanına adım attığımı hissettim. Burası bir çığlık, bir dayanışma zinciri gibiydi. Ve ben de zincirin bir halkası oldum.
Atölyeye adım attığım anda burnuma Türk kahvesi kokusu geldi. Evet, yanlış duymadınız. Menünün en tepesinde yer alan içecekti bizim kahvemiz. Yanına bir de hurma koymuşlar. Hemen sordum yorumlar nasıl diye, çok sevildiğini o yüzden menünün en üstüne koyduklarını söylediler. Geçen sene ilk açıldığında kahve 4.75 dolardı şu an 7.50 dolar! Ama mesele para değil, mesele temsil. Bizim kahvemiz, çok kültürlü direnişin sembollerinden biri olmuş.
Kahvemi içtikten sonra alt kattaki sergiye iniyorum. Ünlü oyuncu, İran‘daki kadın hakları mücadelesine destek vermek için çocuklarının saçlarını kendi elleriyle kesti ve onları bir sanat projesine gönderdi. Bu jest, sıradan bir dayanışma hareketinden çok daha fazlasını temsil ediyor: Kadınların özgürlüğü için verilen mücadelenin kolektif hafızasına dönüştü.
İLHAM, MAHSA AMİNİ’DEN
Fransız sanatçı Prune Nourry‘nin başlattığı Strand for Women projesi, dünyadaki kadınların saç telleriyle örülmüş sembolik bir isyan ağı kuruyor. 2023’te New York’ta başlayan bu sergi, 2025 edisyonunda çok daha geniş çaplı bir sanatçı kadrosu ve etkileyici bir temayla karşımızda. Amaç açık: İran’da ve dünyanın dört bir yanında özgürlükleri için direnen kadınlara görünürlük kazandırmak, onların sesini sanata dönüştürmek.
Sergiye saç tellerini göndererek katılanlar arasında yalnızca Angelina Jolie yok; onun çağrısıyla birçok insan bu harekete katıldı. Nourry’nin projesi bir anlamda, kadınların en sembolik parçalarından biri olan saçlarını bir direniş nesnesine dönüştürüyor. Hatırlayalım: Mahsa Amini‘nin ölümü sonrası İranlı kadınların saçlarını keserek başlattığı protestolar, dünyada yankı bulmuştu. Strand for Women işte bu yankının görsel bir hafızası olmayı hedefliyor. 2025 edisyonuna katılan sanatçılar, yalnızca İranlı kadınlardan oluşmuyor. Aralarında Shirin Neshat, Newsha Tavakolian, Kubra Khademi gibi isimler var, her biri hem sanatı hem politik duruşuyla bilinen figürler. Ayrıca Andrew Ondrejcak ve Zarif Design gibi işbirlikleriyle estetik çeşitlilik de dikkat çekiyor.
Jolie’nin kızları Shiloh ve Zahara da birer tutam saçlarını bu sergiye bağışlamışlar. Çünkü bu sergi, saçlar üzerinden anlatıyor direnişi. Kesilen her saç teli bir kadının sesi oluyor; bastırılmış, susturulmuş ama asla pes etmemiş kadınların hikayelerini taşıyor. Ben de saçımı kestim. Neden mi? Çünkü bazen bir şey söylemek için kelimelere ihtiyaç yoktur. Bazen bir tutam saç, bir kitap dolusu cümleden daha çok şey anlatır. Bu bir sembol, bir sessiz haykırış. Ve ben, bu kolektif haykırışa kendi sesimi eklemek istedim.
Sergide her köşede farklı bir kadın vardı. Sanatçılar, aktivistler, gazeteciler, akademisyenler… Her biri birbirine gözleriyle destek veriyordu. Sessizlik çok şey anlatıyordu bu salonda. Sergide tanıştığım Afganistanlı kadın esas mesele görünmeyeni görmeye çalışmaktı. Bu sergi sadece İran’daki kadınlar için değil, dünyanın her yerinde sesi kısılmaya çalışılan tüm kadınlar içindi, dedi. Gerçekten de öyle. Angelina Jolie burada sadece bir Hollywood yıldızı değil. O, bu projede bir sanat elçisi, bir aktivist, bir kardeş gibiydi. Onun ev sahipliğinde bir araya gelen bu kadınlar, dünyanın dört bir yanından gelmişti.
MÜLTECİLERDEN OLUŞAN EKİP
Angelina Jolie’nin bu projeye olan katılımı, onun yıllardır süregelen insani yardımlarının bir devamı niteliğinde. Kafe bölümünde dünyanın dört bir yanından gelen şeflerle birlikte çalışan Jolie, Eat Offbeat’i sadece bir yemek deneyimi olarak değil, aynı zamanda kültürel bir keşif olarak da tanıtıyor. Kafe, Yemen’den Suriye’ye, Sri Lanka’dan Venezuela’ya kadar farklı coğrafyalardan gelen mutfaklar ve geleneklerle şekilleniyor. Bu, sadece bir yemek yeme deneyimi değil, her tabakta bir hikayenin, bir mültecinin geçmişinin ve kültürünün yansıması anlamına geliyor. Mutfak, sadece yiyecekleri değil, insanları da birleştiriyor. Mültecilerin, kendi kültürlerinin özgün lezzetlerini paylaşarak diğer insanlarla bağlantı kurmaları, hem yemek kültürünün hem de insanlığın zenginliğini kutluyor. Bu projenin bir diğer önemli yönü ise, Jolie ve Eat Offbeat’in sadece yiyecek sunmakla kalmayıp, aynı zamanda toplumsal farkındalık yaratmak istemeleridir. Bu kafe, bir anlamda göçmenlerin karşılaştığı zorluklara dikkat çekerken, aynı zamanda onların potansiyellerini dünyaya tanıtıyor.
AFGANİSTAN İÇİN MALALA FONU TOPLANIYOR
Angelina Jolie bu yıl Afganistan‘daki kadınların ve zanaatkarların hem yeteneklerini sergileyebileceği hem de kendi ayakları üzerinde durabilmeleri için gerekli fonların toplandığı bir platform yaratmak için atölyeyi harekete geçirdi. Her bir ürün, bir kadının hayatta kalma çabasının somut bir örneği ve belki de bir kadının özgürleşme yolundaki ilk adımıydı. Bu, Jolie’nin sadece bir ünlü figür olarak değil, aynı zamanda dünya çapında bir fark yaratmayı amaçlayan bir insan hakları savunucusu olarak rol aldığı yeni bir alanı işaret ediyordu.
Sahar Halaimzai, Afganistan Girişimi Kıdemli Direktörü olarak, Malala Fonu’nun işleyişi ve Afgan kadınları için sunduğu fırsatlar üzerine önemli bir rol üstleniyor. Malala Fonu için bir köşe var atölyede, neden malala diye sorduğumdan adını ünlü eğitim aktivisti Malala Yousafzai’den aldığını öğrendim. Özellikle kız çocuklarının eğitimi konusunda küresel bir fark yaratmayı amaçlıyorlar. Angelia Jolie’nin bu alandaki çabaları, sadece fon toplamakla kalmayıp, aynı zamanda bu kadınların güçlü bir ses bulmalarına da olanak sağlıyor. Ve bu ses, dünyanın dört bir yanındaki insanları, özgürlüğe ve adalete giden yolda bir araya getiriyor.