YAZARLAR

BERCAN TUTAR / ABD’nin yeni hegemonik kamçısı

Herkes biliyor ki ABD ile Çin arasındaki tarife savaşlarında tek amaç para veya kâr değil. Devletlerin jeopolitik hedefleri de var. Çünkü ekonomik meydan okumalar sadece fiyatları yükseltmez. Hem barış zamanında bile olsa silahlanmayı tetikler hem de ittifakları bozarak rekabet halindeki güçlerin veya blokların çatışmasına yol açar.
I. ve II. Dünya Savaşları öncesindeki dünya da aynı süreçlerden geçti. Zira korumacılık devreye girince ülkeler bunu sağlamanın ve sürdürmenin tek yolunun askeri güçten geçtiğini gayet iyi biliyor. Hâliyle Amerika’nın devreye soktuğu stratejiler Çin’in ulusal ve küresel gücü ile nüfuz sahalarına bir saldırı ve dolayısıyla potansiyel bir çatışmanın habercisi şeklinde okunuyor.
Bu nedenle bazı kesimler, ABD’nin Tayvan ve Ukrayna’yı feda ederek küresel nüfuz sahalarına ayrılmış çok kutuplu bir dünya ekseninde olası bir savaştan kaçınması gerektiğini savunuyor.
Böylece dünyanın Pasifik Asya’da Çin, Doğu Avrupa’da Rusya, Batı yarımkürede ABD ve İslam dünyasında ise Türkiye gibi aktörler tarafından paylaşıldığı yeni bir küresel tablo çıkacak karşımıza. Fakat tarih bize büyük güçlerin beşeri bir kuvvet veya fiziki coğrafya tarafından frenlenmedikçe ilerlemelerini nadiren durdurduklarını gösteriyor.

***

Almanya ve Japonya emperyal hırslarını ancak II. Dünya Savaşı’nda maruz kaldıkları hezimetten sonra terk etti. 19. yüzyılın en güçlü imparatorluklarını kuran İngiltere ve Fransa da sömürge karşıtı isyanlar ve ABD baskısı nedeniyle kolonilerinden vazgeçti. Sovyetler Birliği de yıkılana kadar Afganistan örneğinde görüldüğü üzere yabancı ülkelere müdahaleye devam etti.
Doğu Avrupa’daki reform hareketlerini tanklarla bastırdı ve Küba’ya nükleer füzeler yerleştirdi. Sadece ABD’nin varlığı, SSCB‘nin ilerlemesini engelledi. Hâliyle Trump, Putin ile Şi’nin bu tarihi kuralın istisnası olamayacağını herkes biliyor. Karşılarında bir engel olmadıkça kimse geri adım atmayacak.
Ne var ki cari konjonktürel tabloya göre ABD küresel mücadeleyi yeni bir boyuta taşımak istiyor. Bu boyutta bir uzlaşı da yeni bir dünya savaşı da yok. Peki ne var? Foreign Affairs’teki makalesinde ABD’yi “Haydut süper güç” olarak tanımlayan Michael Beckley’e göre “uzaktan yıkım” stratejisi devrede olacak.

***

Çünkü 70 kadar ülkeyle savunma paktları olan, küresel finansal işlemlerin yüzde 90’ını kendi bankaları ve dolar üzerinden gerçekleştiren ABD aslında küresel askeri varlığını da pazarlarını da korumak istiyor. Sadece bunun yöntemini değiştiriyor. Çünkü ABD ticaret bağımlısı bir ülke değil. İhracat kalemi ABD ekonomisinin sadece yüzde 11’ini oluşturuyor.
ABD firmaları küresel sermayenin yarısını sağlıyor. Enerji ve gıda üretimine egemenler. Yarı iletkenler, havacılık ve biyoteknoloji gibi yüksek teknoloji endüstrilerinde küresel kârların yüzde 55’ini üretiyorlar ve bu da Çin’in payının neredeyse on katı. Demografik değişim ve büyüyen otomasyon, küresel manzarayı yeniden şekillendiriyor. Bu da ABD’nin artık taşınamaz yük haline gelen müttefiklerini bırakıp tek taraflılığa doğru gidişini güçlendiriyor.
Çünkü yeni teknolojiler ABD’nin yabancı işgücüne, müttefiklere, enerjiye ve büyük askeri üslere olan ihtiyacını azaltıyor. Bu asimetrinin bir tarafında zayıflayan müttefikler, diğer tarafında ise demografik avantajı, ekonomik öz yeterliliği ve uzaktan vuruş yetenekleriyle gücü daha da artan ABD var.
Bu uçurum genişledikçe ABD’nin tek başına hareket etme ve uzaktan yıkım stratejisiyle hegemonyasını yayma güdüsü daha da kamçılanacaktır. Ta ki ona denk beşeri bir kuvvet veya onu durduracak coğrafi bir engel çıkana dek.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu