Ana Sayfa BEŞİKTAŞ Siyasal ve toplumsal enfeksiyon riski!

Siyasal ve toplumsal enfeksiyon riski!

4
0

Aşırı politize olmuş, hatta kutuplaşma sınırına varmış ortamların ürettiği üç önemli risk söz konusudur: 1- Makul insanları asli işlerinden alıkoyar. Sistemin çarklarını döndüren, karşılıklı bağımlılık ilişkisi içindeki farklı toplum kesimlerini önüne bakmaktan çok, dikiz aynası ile arkayı kollayarak yol almaya yönlendirir. 2- Geleceğe güven ve birlikte yaşamaya olan inanç örselenir, siyaset kurumu da genel olarak itibar kaybeder. Böylece, kirli bilgi ile güdülenmeye hazır organize gruplar öne çıkarken, sağduyulu insanlar kabuğuna çekilir. 3- Ülke, asli gündeminden uzaklaşır. Tarihi fırsatları kaçırır. Karşılıklı söz düellosu içinde suçlamalar birbirini izler. “Hayaldi, gerçek oldu” ümitleri bir başka bahara ertelenir.
Maalesef bugünün Türkiye‘si böylesi bir tablonun içine çekilmekte, memlekette uğultu yaratan aktör ve faktörlerin fazlalığı, sağduyulu sesleri kısmaktadır!

***

CHP’nin şu anki oyun kurgusu, tehlikeli olmasının yanı sıra, Ekrem İmamoğlu‘na yüklediği misyonun ağırlığı, onun hakkındaki iddiaları bastırmaktadır. Ne pahasına olursa olsun iktidar değişikliği peşinde koşanlar, farklı cepheleri hareketlendirmekte, siyaset olağan kulvarının dışına taşırılmaktadır! İmamoğlu dosyası ise “siyasal ve sosyolojik enfeksiyon kaynağına” dönüşmektedir. İddiaların ciddiyeti, iddianamenin tamamlanıp yargılamanın başladığı güne kadar gelişecek olaylarla bağlantılı hale gelmektedir. Yani, CHP ve etrafında toplanan marjinal grupların etkinliği, adli sürecin içini boşaltmaya odaklanmakta, aklanma fırsatını ikinci plâna atmaktadır. Bir başka ifade ile “Dosyanın hakiki içeriği ortaya çıktığında pek çok kanaat değişecek, gerçeklerle yüzleşmek zorunda kalanlar söyleyecek söz bulamayacaktır” öngörüsü bugün için geçerli olsa da… Saraçhane-Silivri-CHP hattı, sistematik olarak el yükselten sıkıntılı beyanlarla adli muhakemeyi kasten sakatlamaya çalışmakta, olup biteni sadece siyasete endeksleme gayretiyle taraftar toplamaktadır. Bu durum “rüşvet, irtikâp, ihaleye fesat karıştırma, suç gelirini aklama, kişisel verilerin ihlali vb. suçlamaları” görmezden gelen, açık delil ve itiraflara rağmen hukuki realiteye kör ve sağır kesilenlerin sayısını artırabilmektedir.
Özetle..
İmamoğlu dosyası, doğal hukuki akışında seyretmelidir. Nihayetinde, “su akar, yatağını bulur!”
Lâkin “Terörsüz Türkiye”, “Düşük tek haneli enflasyon”, “Refah dağıtan büyüme” ve “Küresel açıdan yeniden konumlanma hedefi” en küçük sapmaya konu olmadan ilerlemelidir!

***

Hucurât Sûresi’nin güncel hikmeti…

Kıyamete kadar yaşayacak ve yaşatılacak İslâm dininin, ebedi teminatı “Türk Milleti’dir!” İslami ve insani esaslardan uzaklaştıkça karşılaştığımız bunalım, Kur’an-ı Kerim’in ihyasını zaruri kılmaktadır. Bizleri mutlak ortak paydada buluşturan yüce dinimiz, çağımızın tehditleri karşısında büyük sınamalarla baş başadır. Oysa Kur’an, peygamberimize bahşedilen “mucizedir!” Kur’an mucizesi nefsine yenilen insanın bu dünyanın geçiciliğini anlaması, öbür âleme hazırlanması, hayrı yayıp, şerri defetmesi için eşsiz hükümler içermektedir. Dinimizi anlatma güçlüklerimiz ve rol modellerimizin eksikliği, “iyi ile kötünün mücadelesinde” zaman zaman karamsarlığa düşmemize neden olsa da umutluyuz!
Bakınız, dünkü Cuma Hutbesi’nde, cari problemlerimiz için eşsiz tedavi reçetesi vardı…
Hutbe, “İnsanın yaratıcısıyla, diğer insanlarla ve çevresiyle ilişkilerini düzenleyen sûrelerden biri de Hucurât sûresidir. Bir diğer adı ‘Ahlak sûresi’ olan Hucurât, müminlerin birliklerine zarar verecek her türlü söz, tutum ve davranıştan kaçınmaları gerektiğini hatırlatmaktadır!” diye başladı ve şu hususun altını çizdi:
Ey iman edenler! Size bir fâsık haber getirirse onun doğruluğunu araştırın!”
Ayet-i kerime bizleri; yalan haber ve yanıltıcı bilgilere karşı dikkatli olmaya çağırmaktadır. Asla unutmayalım ki doğruluğundan emin olunmayan bir bilgiyi ve haberi paylaşmak, büyük bir günah, ağır bir vebaldir. Nokta!