Ana Sayfa YAZARLAR HİLAL KAPLAN / Gündüz kuşağına perde olanlar: ‘Siz ar duygunuzu kaybetmişsiniz’

HİLAL KAPLAN / Gündüz kuşağına perde olanlar: ‘Siz ar duygunuzu kaybetmişsiniz’

6
0

Zihinsel engelli kızına en büyük ihaneti yapan anneye, programda böyle sesleniyordu Esra Erol. Adeta bir halk mahkemesine dönüşen formatta, şimdiye dek hep olduğu gibi yaptığı yanına kâr kalacak olan anne, hayatının geri döndürülemez biçimde değiştiğini belki de o anda anladı.
Programı ihbar kabul eden Develi Cumhuriyet Başsavcılığı harekete geçti. Eyüpsultan Aile İçi Büro Amirliği‘ne kanalın sağladığı hukuk desteğiyle başvuruldu. Zalim annenin vasilik hakları anında iptal edildi. Kızını öldürmekle tehdit eden anne canlı yayında gözaltına alındı. İhanete uğrayan babaya en yüksek tazminatı alarak boşanmasını sağlayacak avukat desteği veriliyor. Böylelikle hem mağdurlar kendini güçlendirmiş oluyor hem de ilgili yapılar harekete geçmek için bir an önce inisiyatif alıyor.
Bu programlar yüzümüzü çevirmek istediğimiz gerçeklere kamera tutarak onları göstermekle yetinmiyor. Üçüncü sayfada “kurban” olarak görüp geçeceğiniz insanlar, bu programlar sayesinde maddi manevi ve hukuki desteğe kavuşup hem zalimlerini bir daha ayağa kalkamayacak şekilde rezil ediyor hem de onlardan yasal yollardan haklarını tazmin edebiliyor.
Evet, zaman zaman ekranlar çizgiyi aşıyor. Özel hayatın teşhiri, gözyaşının reytinge tahvil edilmesi, dramatize edilmiş anlatılar… Bunların hepsi ayrı ayrı eleştiriye açık. Bu noktalarda RTÜK denetimine eminim kimsenin de itirazı olamaz.
Ancak şu da bir gerçek ki bugüne dek yüzlerce kayıp çocuk, eş, anne ya da baba bu program sayesinde bulundu. Kolluk kuvvetlerinin yoğunluktan ötürü zamanında ulaşamayacağı hayatlara, müdahale edemeyeceği durumlara kameralar ve halk desteğiyle ulaşıldı. Reyting kaygısıyla karışık da olsa, mezkûr stüdyolar zaman zaman bir “toplumsal yardım ağı”na da dönüşüyor.
Kadınlar içinse bu program bambaşka bir anlam taşıyor. Türkiye‘de her kadın, adalet sistemine eşit erişim sağlayamıyor. Maddi imkânsızlıklar, korkular, sosyal baskılar nedeniyle sesini çıkaramayan kadınlar için bu programlar bir tür “mikro kamu alanı”na dönüşüyor.
Belki çoğunuz hatırlamaz ama aile içi şiddet yargılamalarında, erkeğe “iyi hâl indirimi”nin kaldırılmasında en büyük farkındalığı ve kamuoyu baskısını oluşturanların başında Müge Anlı ve Esra Erol gelmişti.
“AİLENİN ADI YOK” kitabımda şöyle yazmıştım:
“Bu programlar toplumdaki yozlaşmaya ayna tutuyorlar ve çoğunlukla tepkilerimiz programın kendisine yöneltilse de aslında toplumdaki dalganın ne kadar yozlaşmış olduğuna öfkeleniyoruz. İkincisi, bu tür programlarda suç, sapkınlık, ahlaksızlık mütemadiyen yeriliyor. Anlı gibiler deyim yerindeyse ‘toplumun süperego’su işlevi görerek normu, olması gerekeni hatırlatıyor ve ahlaksız olanı dışlıyor. Üçüncüsü, maalesef kurgu adı altında din, aile ve gelenek kurumlarına savaş açmış, gayrimeşruyu makbul gösteren, adına aşk veya kendini olumlama diyerek sapkınlığı romantikleştiren o kadar çok dizi ve film varken, bu programlara öfke kusmak sanki ikincilere yöneltilmesi gereken dikkati perdeliyor.”
Bugün perde görevi gören kimler; dikkat ediyor musunuz?

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz