Ana Sayfa SAĞLIK Sahte kahkaha bile şifalı

Sahte kahkaha bile şifalı

88
0

Gülmenin sadece eğlenceli bir tepki değil, aynı zamanda öğrenilebilen bir beceri olduğunu dile getiren Uzman Klinik Psikolog Sena Kalaz Güven, gülmenin bulaşıcı etkisinin arkasında ayna nöronlar ve empati mekanizmalarının bulunduğunu ifade etti. “Gülmek, stresle başa çıkmayı kolaylaştırır, ilişkileri güçlendirir ve içsel dengeyi destekler” diyen Güven, hayatın içinde mizaha yer açmanın önemini vurguladı.

BULAŞICI BİR ETKİSİ VAR
‘Gülmek bulaşıcıdır’ ifadesinin güçlü bir psikolojik ve nörobilimsel temeli olduğunu dile getiren Güven, “İnsan beyni, özellikle de ayna nöron sistemi, başkalarının duygularını ve davranışlarını algılayıp taklit etmeye yatkındır. Bu sayede birinin gülüşünü gördüğümüzde, beynimizde aynı kasları harekete geçiren bölgeler uyarılır ve biz de istemsizce gülebiliriz. Bu süreç, duygusal bulaşma yoluyla da işler.

Tıpkı ağlamanın ya da esnemenin yayılması gibi gülme de benzer şekilde çevreye yayılarak ortak bir ruh hali yaratır. Ayrıca otomatik taklit davranışı da bu durumun temelindedir. Beynimiz başkalarının mimiklerini fark ettiğinde, bilinçdışı düzeyde onları taklit etmeye eğilimlidir. Tüm bu mekanizmalar bir araya geldiğinde, gülmenin neden bu kadar bulaşıcı olduğunu ve insan ilişkilerinde neden bu kadar güçlü bir rol oynadığını anlamak mümkün olur” dedi.

İNSANLARI BİRBİRLERİNE YAKINLAŞTIRIYOR
Bu mekanizmanın, empati kurma becerimizin bir parçası olduğunu da aktaran Güven, “Aynı zamanda gülmek, insanları birbirine yakınlaştıran ve grup içi sosyal bağları güçlendiren evrimsel bir işlev taşır” dedi.

KEYİF ALMAYI YENİDEN ÖĞRENİN
GÜLMENİN sadece bir tepki değil, aynı zamanda öğrenilebilen bir beceri olduğunu belirten Güven, şunlara dikkat çekti: “Çocuklar yetişkinlere kıyasla daha fazla gülüyor. Yetişkinlikte bu doğal eğilim kaybedilebiliyor. Çocuklar, dünyayı keşfetme sürecinde merak, oyun ve hayal gücüyle iç içe oldukları için günde yüzlerce kez gülebilirken, yetişkinler artan sorumluluklar, stres, toplumsal roller ve duygusal baskılar nedeniyle bu doğal eğilimi zamanla kaybeder. Çocuklar anın neşesini özgürce yaşarlar. Bu içsel neşeyi geri kazanmak için mizahı ve oyunu yaşamımıza daha bilinçli bir şekilde dahil etmek, küçük şeylerden keyif almayı yeniden öğrenmek, kendimize ve çevremize karşı daha esnek ve şefkatli olmak önemlidir.”

ZORLA DA OLSA GÜLÜMSEYİN
SAHTE bir gülümsemenin bile beynin mutlulukla ilişkili bölgelerini, özellikle de dopamin ve serotonin gibi ‘iyi hissetme’ kimyasallarını etkileyen sistemleri harekete geçirebildiğine dikkat çeken Güven, şöyle dedi: “Bu duruma psikolojide ‘geri bildirim hipotezi’ denir. Yani yüz kaslarımızı gülümseme pozisyonuna getirdiğimizde, beynimiz bu kas hareketini mutlulukla ilişkilendirerek, gerçekten mutlu olmasak bile ruh halimizi olumlu yönde etkileyebilir. Zorla da olsa gülümsemek, stres hormonlarını azaltabilir, kalp atış hızını dengeleyebilir ve zamanla içsel bir rahatlama sağlayabilir. Bu yüzden ‘mış gibi yapmak’ bazen düşündüğümüzden daha etkili olabilir. Çünkü bedenimizle verdiğimiz sinyaller, zihinsel ve duygusal durumumuzu şekillendirebilir. Özellikle zor zamanlarda bilinçli olarak gülümsemeye çalışmak, ruhsal dengeyi korumada küçük ama güçlü bir adım olabilir.”

GÜLME REÇETESİ
Güven, gülmenin reçetesini şöyle verdi:
Her gün keyif aldığınız bir komedi dizisinden bir bölüm izleyin.
Mizah anlayışlarına hitap eden stand-up gösterileri ya da komik videoları takip edin.
Sizi güldüren bir arkadaşla haftalık görüşmeler planlayın.
Gün içinde bilinçli olarak birkaç dakika aynaya bakıp gülümseyin.
Mizah içeren kitaplar veya karikatürler okuyun.
Komik anıları not edin.
‘Gülme günlüğü’ tutun.
Zaman zaman gülme yogası veya grup mizah atölyelerine katılın.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz